Lale Devri 2 ( Bir Halil Ünal 2011 Yapımı )

Osmanlı'da belki adı en çok bilinen dönemdir "Lale Devri"... Bilmeyenler ve tekrar hatırlamak isteyenler içinse ufak bir bilgi verelim. Halkın büyük bir kısmı zor durumdayken İstanbul'da bazı devlet büyüklerinin rahat bir yaşam sürdürmeleri, eğlenceye düşkünlükleri huzursuzluklara sebep oluyordu. İran Savaşı sırasında Sultanın para karşılığı alınan kaleleri sattığı söylentisi üzerine halk sultanın sefere katılmasını istiyordu. III. Ahmet ve Sadrazam Damat İbrahim Paşa göstermelik bir sefer alayı düzenlediler. Akşam olunca kayıklarla saraya geri döndüler. Bu durumun anlaşılması bardağı taşıran son damla oldu.Patrona Halil isimli bir yeniçeri bu durumdan memnun olmayan halkı da yanına katarak isyan çıkardı. Yandaş toplamak için gösterdiği gayretleri hamamda da sürdürdüğü için yanlışlıkla tellak olduğu kanısı yaygınlaştı. İsyan sonucu Nevşehirli Damat İbrahim Paşa idam edildi ve yakınları öldürüldü. Padişah III. Ahmet tahttan indirildi ve yerine I.Mahmut getirildi. Devir teslim sırasında III. Ahmet yeğeni I. Mahmuta o ünlü sözünü söyledi.

“ Devleti ehliyetsiz sadrazamlara teslim etme ”
Şimdi bunu Eskişehirspora uyarlayalım ; taraftarın büyük kısmı açık tribün denilen beton yığınında zor şartlarda maç izleyip takımlarını desteklemeye çalışmalarına rağmen Eskişehirspor yönetiminin bütün olumsuzluklara duyarsız kalması ve verilen sözlerin tutulmaması taraftarları çileden çıkarmaya başlamış. Taraftarlar , yönetimin protestolara kayıtsız kalmamasını beklerken , tebaanın arasına yollanan muhbirlerin olduğu duyumları şehrin her yerine yayıldı ve öfke büyüdü. Bunu önlemek isteyen başkan da tv programlarında stat şöyle yapılacak , borcumuz yok, takım şöyle olacak , hedefimiz bu olacak diye konuştu konuştu konuştu...Şimdilik bu kısmın devamı yok ama umuyoruz ki gelecek ve o zaman biz de III. Ahmet'in lafını günümüze uyarlayacağız ve hafızalara kazıyacağız;

“Kulübü ehliyetsiz başkanlara teslim etme”
Gelelim işin daha da heyecanlı kısmına...Güne bomba gibi düştü bu mesaj aslında hepimiz bildiği bir şeydi bu ama iyice belgelendi iyice kanıtlandı. "samsun maçı devre arasında protokolden (yönetim kurulnda oldğunu düşündüğüm biri) geldi arkamda oturan
yönetim şakşakçısı adamla konuşmaya başladılar. açık tribünün üstünün kapatılacağı falan yoyine. 10 gün sonra yıkılcak stat için neden 3 trilyon harcayalım dedi. manisa maçında yönetimi istifaya çağıran ETB ve protestoya katılan taraftarlara etmedik küfür bırakmadılar. bu kişileri nebi şişiriyo falan dedi. taraftar da sözde bedava bilet uğruna yönetimi istifaya çağırıyomş. bi yönetici kendi taraftarına nasıl ... çocuğu, şerefsiz diye hitap eder ? bide sessiz bi şekilde adama aynen şöyle dedi. "aramızda kalsın bu protestoları durdurmak için 700 kişilik bi grup kuruyoruz çoğunluk neferin yanında kızılcıklıda girecek kimisi de açık tribüne serpiştirilecek önümüzdeki maçtan itibaren maçlara gelecekler." bunlar konuşuldu çok net bi şekilde duydum. ilk defa VİP te maç izledim yıllardır açık tribünde giriyorm ve bize ne gözüyle baktıklarına birebir şahit oldum. YAZIKLAR OLSUN BÖYLE YÖNETİME"
Paralı askerlerinizle size iyi eğlenceler Halil Ağa ... Lale devrini "Sen" başlattın elbet biz de günü gelince bitirmesini biliriz ama seni 700 yandaşın korur mu işte orası meçhul :)

ESES-Samsun (2011-2012)

Eskişehirspor-Samsunspor maçından kısa bir ''Seninle doğmuşum, sensiz ölemem..'' ve maç sonu takımın tribünlere gelişi videosu.

Videoyu İndirmek İçin Tıkla

Her Şey İçin Tam Zamanı!

Hayatının demişrbaşlarından biri futbol olan bizler için bile,bu hafta çok daha önemli konular vardı üzerinde durulması gereken.. Önce bu vatan için her şeyini bir kenara bırakan onlarca askerimizi kaybettik. Sonra da henüz şehitlerimizin üzüntüsünü atamadan deprem felaketiyle sarsıldık. Bu gelişmelerin hemen ardından;farkını her platformda ispatlamış bir taraftar topluluğu olduğumuzu bir kez daha ispatladık ve ETB'nin çabalarıyla Van'a gönderilmek üzere su ve giyecek yardımımız depremzedelere doğru yola çıktı.

Yaşanan bunca olaydan sonra futbolu haliyle ikinci plana ittik ister istemez. Fakat, ikinci plana atılmaması gereken çok şey olduğunu unutmadık. Manisa maçı ile yönetime gösterilen tepkimiz bir çok medya organında kendine yer buldu.Bu sefer taraftarın kararlı olduğunu gören yönetim kurulu da her zamanki gibi kendini aklama çabaları içine girdi. Bu gelişmelerin üstüne ise 5 hafta sonra 2 gol atarak Belediye deplasmanından 1 puanla döndük.

Kuşkusuz hepimizin aklında İstanbul deplasmanında yerini alan bir avuç taraftarımızın görüntüsü vardı. Yıllarca Türkiye'nin en uzak yerlerinde takımı yalnız bırakmayan da bu taraftardı. Nasıl olurdu da biz bu hallere düşerdik? Küskünlük müydü sebebi? Tutulmayan sözler miydi? Belki de hepsinin etkisi vardı bunda. Ama bilinmesi gereken bir gerçek var ki bu takım ''12. Adam'' olmadan yapamaz. Şu an bu ihtimali düşünmenin bile acı verdiği duygular içerisinde yarınki Samsun maçını bekliyoruz.

Umuyorum ki bütün sebepler göz ardı edilir,Efsane yine tribündeki yerini alır. Umuyorum ki bu sefer inşallah bu taraftarı aşkına küstürenler biraz olsun ders alır.

Her şey için işte şimdi tam zamanı!

Manisa maçındaki eylemin basına yansımaları

Geçtiğimiz Cumartesi günü sahamızda oynanan Manisaspor maçında Eskişehirspor Taraftarlar Birliği tarafından yönetime karşı yapılan eylem özellikle yerel basında büyük yankı buldu.


HABER BAŞLIKLARI ;
23.10.2011 ; Fanatik Gazetesi
23.10.2011 ; 2 Eylül Gazetesi23.10.2011 ; Yenigün Gazetesi
23.10.2011 ; Sonhaber Gazetesi

23.10.2011 ; İstikbal Gazetesi

23.10.2011 ; Anadolu Gazetesi

23.10.2011 ; Şehir Gazetesi

23.10.2011 ; Sakarya Gazetesi
23.10.2011 ; Milli İrade Gazetesi23.10.2011 ; Güneş Gazetesi

23.10.2011 ; Hürriyet Eskişehir Gazetesi
24.10.2011 ; 2 Eylül Gazetesi
24.10.2011 ; Sonhaber Gazetesi
24.10.2011 ; Şehir Gazetesi
KÖŞE YAZILARI ;

23.10.2011 ; Sonhaber Gazetesi

23.10.2011 ; Şehir Gazetesi

23.10.2011 ; İstikbal Gazetesi
Taraftarların bu eylemi, 4 haftadır üst üste gelen kötü sonuçlara göre değil 4 senedir tutulmayan sözlere itafen yaptığını anlayan gazete ve yazarlara teşekkür ederken, lafı hala başka taraflarıyla anlayanlara da akıl fikir diliyorum..

Manisa maçında başlayan ve diğer maçlarda da devam etmesi beklenen eylemlerin sebeplerini birkez daha sıralıyorum (lafı başka tarafından anlayan yazar ve yorumcularımıza) ;

• 3 Yıldır, stadyumun fiziksel şartlarının iyileştirilmemesi
• Yönetimin, stadyumun yeri konusundaki pasif tutumu
• Şikeye karşı yönetimin Kulüpler Birliğindeki tavrı
• Yaklaşık 2 yıldır bekleyen üyelikler

• Yönetim içindeki tutarsızlık ve anlaşmazlıklar, Son zamanlarda yönetimdeki kişiler hakkında çıkan ve kulübümüzü küçük düşüren medya haberleri
• Kombine ve bilet fiyatlarındaki tutarsızlık

İnsanlık, Van deplasmanında..

Dün, Cumhuriyet tarihimizin en büyük depremlerinden birisi yaşandı Van'da. 24 saati devirdik 7.2 şiddetindeki felaketin ardından ve yüzlerce ölü binlerce de yaralı olduğu söyleniyor.Böyle bir ortamda ölenlerin sadece enkaz altında kalan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının olmadığı ortaya çıkıyordu saatler ilerledikçe. Bölgede nasıl bir ortamda yaşanıldığı, siyasi tercihlerin özgür bir şekilde kullanılıp kullanılmadığı bilinmeden, kurunun yanında yaşın da yakıldığı bir durum meydana getirildi ne yazık ki..

Hadi diyelim ki o insanlar malum partiyi destekledi, terör örgütüne yakın olarak görüldü..

Peki ya bu ortamda o bölgede hayatını devam ettirip, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan gurur duyanlar ?

Bu zihniyette sadece 1 kişi bile olsa onun faydalanabilmesi için yardıma koşmaya değer!

Peki ya fotoğraftaki ufaklığın günahı ne ?

Sen bugün ''Onlar ne hali varsa görsün!'' diyerek, bu ufaklığın büyüdüğünde ''Bize zamanında depremde yardım etmediler, bizi dışladılar!'' diye anlatılanları duyup bize karşı cephe almasına sebep olmaktan başka nedir ki bu yaptığınız ?
Lafa geldi mi ''Nah veririz!'' şeklinde Türkiye haritalarını göğsünü gere gere paylaşmayı bilen arkadaşlar, bugün o şehrimizi gözden çıkarmış durumda..

Bugün bizler oradaki bu ülkenin vatandaşlarına sahip çıkarak, elimizden geldiğince yardım ederek o ''NAH'' adı verilen hareketin kralını bu vatanın birliğini bozmak isteyenlere çekmiş olacağız !

Tüm yurttan afet bölgesine yardım kampanyaları düzenlenmekte ve Eskişehirsporlular olarak biz de İnsanlığın Van deplasmanından galip gelmesi için elimizi taşın altına koyuyoruz.

Kampanya - 1 : Su sıkıntısının ciddi boyutlarda olacağı göz önüne alınarak Eskişehirspor Taraftarlar Birliği'nin düzenlediği ''Bir Yudum Su Ver!'' için belirtilen hesap numarasına katkıda bulunabilirsiniz.

Kampanya - 2 : Soğuk havaların başladığı şu zamanda, afet bölgesindeki vatandaşların bir diğer önemli ihtiyacı da ''Kışlık Giyim'' yardımlarınızı da Esstore - Stadyum şubesine bırakabilirsiniz.

"AŞK...Bazen ESES'i Uzaktan Sevmektir..."

Güzel bir cumartesi öğleni...Ekim ayının son günleri olmasına rağmen sıcak ve güneşli maç spikeri deyimiyle "Futbol için uygun bir atmosfer"...Vatan toprağını korurken toprak olan kahramanları anarak başladık ; hakemler , iki takımın oyuncuları ay yıldızlı tshirtlerle geldiler sahaya sol taraftan gelen Manisaspor "ŞEHİTLER ÖLMEZ", sağ taraftan gelen Eskişehirspor ise "VATAN BÖLÜNMEZ" diyordu ellerindeki pankartla..
Kötü gidiyorduk hem de çok kötü... Sadece kazanamamak değildi sıkıntımız. Yine kış gelmişti ve hala açığın üzeri kapanmamış yağmur, çamur ve kar bekliyordu açık tribün sakinlerini verilen sözlere rağmen. Süper Lig'deki 4.sezonumuzda da verilen sözler tutulmuyor aksine anlamadığımız, anlayamadığımız şeyler oluyor ve yönetim lütfedip cevap vermiyordu. Üstüne üstlük magazin basınını süsleyen son derece çirkin olaylar bütün şehri sarıyordu.

ETB önderliğinde isyan başlıyordu artık. Günler öncesinden hazırlıklar tamamlandı pankartlar hazırlandı. Maç bizim için 70 dakikaydı bu hafta. Ve dakika 70 olduğunda skorboarddaki 0-2 sonucuna aldırış etmeden başkaldırış başladı . Operasyonun adı "Sevgi Eylem Gerektirir" ve Parolası da"Ya Hizmet Et Ya Terket" idi...

Büyük bir gürültüyle haykırdık ne istediğimizi. Ses kulağa gitti şu an beyinde algılanmasını bekliyoruz ve algılanana kadar da sesimizi yükselteceğiz.Şıpsevdi sakızlarında çıkar ya hani "AŞK... Şunu Yapmaktır; Bunu söylemektir" tarzında sözler işte onlardan bir tane de yönetime ben yazayım; "AŞK... Bazen Eses' i Uzaktan Sevmektir."

Bazıları diyor ki terk edip gittiniz 2-0 yenildiğimiz için;bu mu sizin taraftarlığınız ? Bu karar günler öncesinden alındı sonuç belli değilken tabi bu kararı alan ETB'deki büyüklerimiz günler öncesinden maçın rüyasına yatıyorlarsa orasını bilemeyiz tabi ki :)

Özetlersek ;
Günün Güzel Olayı : Takımdaki "TEK" Eskişehirli olan oyuncumuz olan kaleci Kayacan'ın Ivesa'nın yerine oyuna girmesi.

Günün Kötü Olayı : Açık tribündeki birtakım şahısların taraftarların protestosunu engellemeye çalıştığı haberleri.
Günün Temennisi : Koray'ın aynı golü rakip takım kalesine de atması.
Günün Sözü : Skor Taraftarı değiliz ! Ya hizmet Ya İstifa Et !
Günün Bestesi : Açığın üstünü kapatmadınız/Köyden adam getirip üye yaptınız/Söyleyin rahat mı o vicdanınız /Yönetimler gelir geçer biz hep burdayız

Bitirirken Halil Ünal İçin bi' şarkı geldi aklıma ; " Bu devirde kimse ŞAH değil PADİŞAH değil"...

Kadın ve Çocuk Biletleri'nin dağıtımına başlandı

Eskişehirsporumuzun yarın Manisasporla yapacağı karşılaşmanın biletleri satışa çıktı. (Açık : 15 tl - Kapalı : 30 TL - VIP : 60 TL)

Ayrıca federasyon tarafından, kadın ve çocukların stada ücretsiz alınması kampanyası da bu haftaki maçta hayata geçiyor.

Buna göre ; Bayanlar, 01.01.1996 ve sonrasında doğan çocuklar maç biletlerini Stadyum önündeki gişelerden temin etmeye başladı.

Ücretsiz ''Kadın ve Çocuk Bileti''nden yararlanmak için, kimlik fotokopinizi gişelerdeki görevlilere vermeniz yeterlidir.

Kadın ve Çocuk Biletleri açık tribünde geçerlidir.

İstanbul milli maçlara doydu..

Azerbaycan'ı zar zor yenerek ucu ucuna EURO 2012 finallerine katılmak için play-off oynama şansı kazanıldı ve rakibimiz EURO 2008'in unutulmaz maçlarından birini oynadığımız, sonrasında üzülen taraf olan Hırvatistan oldu..

Milli takımın İstanbulspor olduğu, futbolcuların İstanbul takımlarına transfer olduktan sonra seçildiği ve Anadolu takımlarında oynarken milli takıma seçilmenin neredeyse imkansız olduğunu yazmıştım daha önce.

Bu çarpıklığı sadece saha içiyle sınırlamakla hata yaptığımı ve saha dışındaki İstanbul gerçeğini atlamışım ne yazık ki. Bunu hatırlamamı sağlayan da ülkenin kalemi en kuvvetli köşe yazarlarından (belki de en kuvvetlisi) olan Yılmaz Özdil..

Özdil, bugün CNN TÜRK'te yayınlanan ''Spor Masası'' programında play-off'ta oynanacak Hırvatistan maçı temalı konuşmalarında çok önemli bir noktaya parmak bastı.

Milli maçların İstanbul'da oynatılmaması için federasyona adeta yalvardığını belirten
konuşmasında, Bursa'nın milli maçların oynanması için biçilmiş kaftan olduğunu eğer orası olmazsa diğer adayının da Eskişehir olduğunu dile getirdi.




Az önce de belirttiğim gibi yazarlık konusunda iyi olduğu konusunda şüphem yoktu ancak futbol konusunda az çok birşeyler söyleyebileceğini düşünürken bu kadar ince bir konuya böylesine hakim olmasına şaşırdığımı gizlemeyeceğim.

Yunanistan'ın Hırvatistan'ı 80.000 kişilik olimpiyat stadı yerine, 30.000 kişilik Karaiskakis Stadı'nda kurduğu baskıyla alt edebildiğine kadar hakimdi konuya..

Yazdığı hemen hemen her yazıda olduğu gibi bu konuda da karşısında durabilecek birisi yoktur diye düşünüyorum.
Fakat şöyle de bir durum var. Bu konuyu bu şekilde dile getiren isim ne kadar güçlü olsa da bizim yine 3-4 sene sonra ''Milli maçlar İstanbul'da oynanmasın!'' konusunu konuşma ihtimalimiz çok yüksek.
Öyle ki, bundan 3 sene önce de EURO 2008 döneminde, önemli spor yazarlarından Mehmet Demirkol da aynı konuya parmak basmış, Yılmaz Özdil'in dile getirdiği unsurlara dikkat çekmişti.

Milano'da İtalya oynamaz, benim bu konuda aklımdaki 2 şehir Bursa ve Sakarya demişti. Daha sonra arkasından Kayseri, Trabzon, Gaziantep, Adana şeklinde milli takıma sahip çıkacak şehirleri sıralamıştı..
video

Bana göre de Bursa bu görev için en uygun şehir ancak Mehmet Demirkol'un da belirtmiş olduğu gibi, milli maçlarda milli forma yerine Bursa forması giyildiği takdirde İstanbul'dakilerin düştüğü hataya düşmüş olacaklar.Tıpkı 2010 Dünya Kupası Elemeleri'nde 14.09.2009'da Bursa'da oynanan Ermenistan milli maçı gibi..
O maçı izleyip ülkemizin rengini bilmeyen başka bir ülkenin vatandaşı renklerimizi ''Yeşil-Kırmızı-Beyaz'' sanmıştır, haksız mıyım ?

Yine tam 2 sene önce bugün (13.10.2009) u21 milli takımımız Ermenistan'la Eskişehir Atatürk Stadı'nda karşı karşıya gelmiş ve son dakikada gelen golle kazanmıştı.
Bu maçta, A milli takımımızın İstanbul'da görmediği destek u21 takımımıza Eskişehir'de gösterilmişti BandoESES eşliğinde..

Demem odur ki üstadlar sonuna kadar haklı ! Düşünceleri destek bulursa onları bahsettikleri şehirlerin mahçup etmeyeceğine eminim ancak 3 sene sonra yine bir başka yazarın bu konuyu hortlatacağını ve yine boş boş kendi kendimize bu konuya kafa yoracağımızı görür gibiyim!

Federasyon yetkililerine şöyle seslenmek istiyorum ;
Sen karnı doyan bir çocuğa zorla birşeyler yedirmeye çalıştığında ya çocuk tıkanır ya da üstüne çıkarır..
İstanbul milli maçlara doydu, üstüne çıkarmasını beklemenize gerek yok öyle değil mi ?

SKOR PEŞİNDE DEĞİLİZ; YA HİZMET YA TERKET

Eskişehirspor Taraftarlar Birliği Derneği'nin 2 gün önce yönetimin yaptığı geçiştirici açıklamaya cevabı ;

Kulüp Basın Sözcümüz Sayın Erdal Şahbaz’ın önceki gün resmi sitemize ve basına yansıyan açıklamalarını ara mesajları da anlamaya çalışarak dikkatlice, defalarca okuduk. Kulübün Basın Sözcüsü olarak yönetim kurulunun görüşlerini yansıttığını düşündüğümüz Sayın Erdal Şahbaz’ın açıklamalarından üzülerek anlıyoruz ki biz derdimizi yıllardır anlatamadığımız gibi yine anlatamamışız. Bu açıklamalar Yönetim Kurulumuzun, taraftarın hassasiyetlerinden, beklentilerinden, duygularından ve düşüncelerinden ne kadar uzak olduğunun bir teyidi olmuştur. Yine üzülerek anlıyoruz ki konuları saptırarak ve çarpıtarak yapmamız gerekenleri öteler gemimizi yürütürüz felsefesinin bu yönetim kaldıkça geçerli olacağı bir kez daha anlaşılmıştır.

Sayın Şahbaz açıklamasında stadyuma kira ödediklerini!!! belirterek, 3 yıldır stadyuma çeşitli yatırımlar yaptıklarını, stadyum zemini ve led reklam panolarının ciddi yatırım olduğunu belirtmiştir. Öncelikle kira ödemekle yükümlü olduğunuz bir yere kirayı ödemek zorundasınız. Bunu icraat gibi sunmak sadece bizim yönetimimize has bir özellik olsa gerek. Eskişehirspor ve futbolu takip eden herkes bilir ki her sezon öncesi TFF tarafından stadyumlar denetlenir, eksikler belirlenir ve giderilmesi istenir. Bu eksiklikler giderilmeden de maç oynanmasına izin verilmez. Bir nevi bunları yerine getirmek zorunluluktur. Taraftarın genelini ilgilendiren bölümlerde zorunluluklar dışında yapılan bir iyileştirme göremedik biz ilave edilen birkaç pisuar ve birkaç turnikeyi saymazsak. Bu sezon öncesi basına yansıyan eksikler yüzünden maçların oynanama tehlikesi haberlerini de kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Bizim bu haberlerden anladığımız bırakın iyileştirmeyi zorunlulukların bile yerine zar zor getirildiğidir.

Açık tribünün kapanması konusunda; yönetim tarafından çizdirilen projede yer alan locaların, stadyum temeline çok yük bindirdiği, eskiyen stadyumun temeli ve kolonlarının bu locaların ağırlığını kaldırmasının riskli olduğu uzman kişilerce rapor edildiği bilindiği halde başka söylemlerle gerçekleşmeme sebebinin açıklanmaya çalışması bize göre topu taca atma çabasından başka bir şey değildir. Toplamda en fazla 150-200 kişi locada maç izleyecek diye yaklaşık 11.000 taraftarın zaten son derece düşük olan maç seyir konforunun tribünlere konacak direklerle engellenilmesinin düşünülmesi bile yanlış bakış açısının en somut temel göstergesidir. Açığın üstünün kapatılması konusunda yönetimin yaptığı açıklamaları samimi ve mantıklı bulmuyoruz, konuyu saptırma çabaları gözümüzden kaçmıyor.

Yeni stadyum konusunda sayın basın sözcümüz, sayın başkanımızın normal günlerde tüm mesaisini bu işe ayırdığını beyan edip, bu konuda birlik ve beraberlik içinde olamadığımızdan dem vurmuş. Peki, sayın basın sözcümüze sormak istiyoruz somut olarak önümüze hangi projeyle geldiniz de birlik ve beraberlik içinde mücadele etmedik? Kapalı kapılar ardında devlet büyükleri ile yaptığınız görüşmeleri bizim bilmemize imkân ve ihtimal yoktur. Yönetim kurulu ya da başka yetkili bir merci tarafından kamuoyuna ve taraftara sunulan yeni stadyumumuz şurada ve şu şu özelliklerde olacak şeklinde tek bir somut bilgi yokken nasıl bir birlik ve beraberlik beklenmektedir? Bizim tek bildiğimiz stadyumun yerinde kalması gerektiğidir. Umarım bu sezon maçlarda gerçekleşen sayılar stadyum nerede olursa olsun dolar şeklinde düşünenleri rüyasından uyandırmış, gerçeklerle yüzleştirmiştir. Sazova, Sakintepe veya Muttalip Bölgesi’nde olsaydı stadımız gerçekleşen sayıların yarısına bile ulaşılamazdı. Yine üstüne basa basa söylüyoruz stadyumu yerinden başka bir yere taşımak Eskişehirspor’a yapılacak en büyük ihanet olacaktır.

Sayın basın sözcümüz şike soruşturmasında ilk tepkinin Eskişehirspor tarafından gösterildiğini beyan etmiş. Evet, ilk tepki Eskişehir’den gelmiştir ama bu tepki yönetimden değil Eskişehirspor taraftarından gelmiştir. ETB ilk gün çıkıp şike olayına bulaşan ne kadar kişi varsa cezasını çeksin, buna göz yumanlarda koltuklarını terk etsin diyerek tavrını net bir biçimde koymuş ve futbol kamuoyundan takdir toplamıştır. Kaldı ki şike soruşturması konusunda net bilgiler gelene kadar her kriz döneminde olduğu gibi bu kriz döneminde de yöneticilerin sessiz kalması, ortalarda gözükmemeleri dikkatlerimizden kaçmamıştır. Bize göre şikeden kimse ceza almasın, küme düşme olmasın demek şikecilerle aynı tekneyi paylaşıyoruz, yarın öbür gün bize de lazım olabilir demektir. Bu düşünceyi kesinlikle reddediyoruz. İstisna birkaç kulüp gibi bizim kulüp yönetimimizin de Kulüpler Birliği’nin bu düşüncesine karşı çıktığını beyan etmesi Eskişehirspor’a yakışan tavırdır.

Kulüpler Birliği’ne üye olan diğer kulüp yöneticilerine de bir çift lafımız var. Korumaya çalıştığınız sistem ve koltuklar bu düşünce tarzınızı değiştirmediğiniz müddetçe sonunuz olacaktır. Her geçen gün Türk Halkı’nı futboldan soğuttuğunuza emin olabilirsiniz. Size göre muhalefeti ve bedava biletle kontrol altına alamadığınız taraftarı bertaraf etme aracı olarak gördüğünüz Sporda Şiddetin Önlenmesi Yasası’nı okumadan, anlamadan kabul ettiğiniz yaptırımlar size dönünce iptal ettirmek için nasıl çaba harcadığınızdan net olarak anlaşılıyor. Herkesin bilmesi lazım ki Türk Futbolunun ana sorunu kulüpleri yönetenlerden kaynaklanmaktadır. Sporda şiddettin de, şike olaylarının da, Türk Futbolu’nun bir türlü istenen sıçramaya yapamamasının da tek nedeni yanlış yönetilen kulüplerdir. Medyanın ve TFF’nin bu yanlış yönetimlere çanak tutması durumu daha da vahimleştirmektedir.

Üyelikler konusunda Sayın Şahbaz bize kulübümüzün tüzüğünü hatırlatarak yılda %10’dan fazla alınamadığını belirtmiştir. Bunu gayet iyi biliyoruz Sayın Şahbaz. Bizim sorduğumuz üyelikler mevcut tüzük genel kuruldan geçmeden başvuru yapan üyeliklerdir. Bunlara ne oldu? Neden gerekçe bile gösterme gereği duymadan başvuru yapanları üye yapmadınız? Bu sürede eşiniz, dostunuz kim varsa kulübe üye yaparken bu insanlarda ne gibi sakınca gördünüz de kulübe üyeliğe layık görmediniz? Hadi o kısmı geçtik iki sene içinde hangi kriterlere göre üye olacak 120 kişiyi belirlediniz? Bu sene kulübe kaç kişiyi üye yaptınız? İsimleri açıklayabilir misiniz? Aynı şekilde başvuru yapıpta üyeliğe uygun görmediğiniz kaç kişi vardır? Üyeliğe uygun görülmeme gerekçeleri nedir? Üye olan diğer kişilerden eksikleri nelerdir? İsimleri nedir? Bunlardan herhangi birine yüreklice cevap verebilir misiniz?

Sayın Şahbaz yöneticilerimizle alakalı medyada çıkan ve özel hayatla alakalı haberleri kınadığını belirtmiş. Biz de Eskişehirspor Yöneticisi sıfatı ile uygunsuz davranışlarda bulunan yöneticilerimizi kınıyoruz. Hatayı yapanın değil de haberi yapanın kınandığına da ilk defa şahit oluyoruz. Bir kişi bir mekana belli bir unvanla gidiyorsa unvanını taşıdığı kurumu, kuruluşu layığı ile temsil etmek zorundadır. Bunu beceremiyorsa o unvanı acilen bırakıp yaşamak istediği özel hayata dönebilir. Ama o unvan üstünde iken tüm hal ve davranışlarına dikkat etmek zorundadır kendisine saygısı yoksa bile temsil ettiği camiaya göstermesi gereken saygı nedeni ile.

Geçen seneki bilet fiyatları ile hedefin playoff olarak lanse edildiği bir sezondaki bilet fiyatları arasındaki çelişki bize göre tartışılmazdır. Çelişki demek yerine basit kasaba tüccarı mantığı desek daha doğru bir tanım yapmış oluruz. İşler kötü gidince taraftarı susturmak için bilet fiyatını ucuzlat, iyi gidince fahiş bilet fiyatı belirle. Bu çelişki değildir de nedir diye de sormak istiyoruz?

Bir kez daha Sayın Şahbaz nezdinde Sayın Yönetim Kurulu üyelerimize hatırlatmak istiyoruz. Biz Eskişehirspor taraftarı olarak sizin sandığınız gibi başarı peşinde koşsak 3. Liglerde, 2. Liglerde, önceki sezonlarda hiçbir iddiamızın olmadığı maçlarda stadyumu doldurup böyle candan desteklemezdik. Bir türlü anlamak istemediğiniz Eskişehirspor’un bizim için bir yaşam tarzı olduğudur. Sizlerden tek beklentimiz de biraz hassasiyet, biraz hizmet. Beceremiyorsanız da medeni bir şekilde bırakıp gitmeniz.

ESKİŞEHİRSPOR TARAFTARLAR BİRLİĞİ DERNEĞİ

OoOooOOooo Oleyyy !

Bugün, Oğuz Çetin gibilerinin katkılarıyla kurulan ve çevremdekilerin tabiriyle ''İstanbulspor''un maçı vardı Almanya'yla. Yenildiler, yenilmekle kalmadı ezildiler, ezilmekle de kalmadı üstlerinden geçti Panzerler..


Hani argo tabirle bir laf vardır ya ''Tecavüz kaçınılmazsa, zevk almayı bileceksin!'' diye, o zevki bile almadı mızmızlandıkça mızmızlandı İstanbulsporlular. Burdan da şu argo terim çıkıyo ''Ne emmeye geliyonuz, ne gömmeye!''.

Çok mu argo konuşuyorum ? Haklısınız..


Bir ülkenin milleti, bir ülkenin milli takımından soğutulurken birşey yok gerçekler yazılınca ''Şşşşt'' ayıp olur, bahsettiğin takım milli takım vırt zırt..

Benim için bu milli takım dedikleri şey maç başlarken çektirilen 11 kişilik fotoğraflarda gözüken vücutlar dışında kalan Kırmızı-Beyaz üzerinde ay-yıldız bayrağımız olan tekstil ürünlerinden ibaret..
Geriye kalan o isimler, 1 bilmem kaç boya, bilmem kaç kiloluk vücutlar ise, içinde bulunduğumuz durumu sorgulamak yerine, ''Mesut Özil'' gibi böylesine şikayetçi olduğumuz bir kadrolaşmadan uzak duranlarla uğraşanların milli takımıdır. Onlar için ülke futbolunda herşey dört dörtlüktür; Sabri Heinze'dir, Hakan Balta Lahm, Servet Ferdinand'tır..
Mesut Özil ise tü kakadır..
Bugünkü maçta futbol üzerine konuşacak birşey yok.. Çünkü İstanbulspor adına konuşacak bir futbol yok..

Konuşmak istediğim tek şey maçın son dakikalarında 50 bin küsürlük stadda 1500 kişilik Alman tribünlerinden gelen OooOoOOoo Oleeeeey! sesleri.

Kalecileri eliyle neredeyse gol pasını verdi,
OoOOooOooo Oleeeyy!
Orta sahada tıkır tıkır top çeviriyorlar,
OoOOooOooo Oleeeyy!
Orta saha da ne ki ?
Ceza sahasında devam ediyorlar,
OoOOooOooo Oleeeyy!
9'da 9 yaptılar, 10'da 10 için ülkelerine dönüyorlar,
OoOOooOooo Oleeeyy!

Çok mu canınız çekti ?
Biz ne zaman OoOOooOooo Oleeeyy! çekeceğiz mi diyorsunuz ?

Anadolu takımlarında oynamakta olan futbolcularımızı, kulübünde zirve yaptığı halde herkes tarafından pohpohlanan 3-4 takıma transfer olmadan milli takımda yer bulamayacağı düşüncesinden kurtardığımız zaman..
Oğuz Çetin ve onun zihniyetindekiler defolup gittiği zaman..

Yani ;
Daha çok beklersiniz..

Tribünün katili : 6222


Olaylı başladı Türkiye'de bu sezon futbol.Tarih 03 Temmuz 2011'i gösterdiğinde bir anda ülke 9.0 şiddetinde şike depremiyle sarsıldı.Başta ligin son şampiyonu Fenerbahçe,son kupa şampiyonu Beşiktaş olmak üzere Eskişehirspor,Sivasspor,İstanbul Büyükşehir Belediyespor,Mersin İdman Yurdu kendilerini bir anda bu soruşturmanın içerisinde buldular.Kulüp başkanları,yöneticiler,teknik direktörler,futbolcular bir anda yeşil sahalardan Metris cezaevinin yolunu tuttular.İfadeler alındı, savcılıkla sayısız toplantılar yapıldı,UEFA ile toplantılar yapıldı vs vs...Böyle bir ortamda da doğal olarak ligin başlaması 1 ay ertelendi.05 Ağustos'ta başlaması gereken sezon 09 Eylül tarihine ertelendi.Doğru muydu ? Evet,kesinlikle doğru bir karardı.Böyle bir ortamda ligi başlatmak yanlış olurdu.Ertelendi,bu süreç içerisinde halen daha net bir karar alınamadı.Bu erteleme ile sadece biraz zaman kazanıldı.

Neticesinde tarih 09 Eylül'ü gösterdiğinde sezon artık başlamıştı.İlk hafta maçları oynanmıştı.Yalnız ortada bir sorun vardı.Oynanan 9 maçın 8'inde (1 maç seyircisiz) tribünlerde büyük boşluklar göze çarpıyordu.İlk hafta maçlarıdır,daha insanlar tatilden yeni döndü dedik, ilerleyen haftalarda statlar dolmaya başlar dedik, geçiştirdik.Aradan zaman geçti, 2.-3.hafta maçları oynandı ancak değişen birşey olmadı,dolması beklenen tribünler aksine gün geçtikçe daha da boşaldı.

Belli ki,insanlar bu gelişmelerden sonra futboldan soğumuşlar,maçlara gelmez olmuşlardı.

Peki neydi bunun sebebi.Neydi ülke genelinde taraftarları tribünlerden bu derece soğutan neden.Şike depremi bu kadar uzaklaştırabilirmiydi insanları tribünden,futboldan...

Bana kalırsa hayır.Kabul ediyorum,insanları tribünlerden uzaklaştıran nedenlerin başında geliyor şike soruşturması ve sonrasında alın(a)mayan kararlar.Ancak tek etken bu değil.Belki % 50'si , % 60'ı...Ancak geri kalan % 30luk-40'lık kısım ise geçtiğimiz sezon taslağı hazırlanan,bu sezonda da uygulamaya konan bir yasa.Bu yasanın adı: "Sporda Şiddet Yasası",numarası: " 6222"...İşte bana göre olayın temelinde yatan neden bu.

Yasanın uygulamaya konması ile birlikte insanlar artık maçlara gelmeye adeta korkar hale geldi. Tribünde taraftarlar bu yasa sayesinde artık maçın gereği olan bir pozisyona bile tepki vermeye dahi korkar oldu.İnsanların kafasında hep bir korku aldı başını gitti.Yok efendim küfür edene şu kadar hapis cezası,yok sahaya yabancı madde atana şu kadar hapis+para cezası,yok sigara içene şu kadar para cezası vs...bir sürü gerekliliği tartışılır cinsten yasaklar.İnsanlar artık bu yasa sayesinde tribünde kendilerini rahat hissedemez oldular.Her an diken üstünde oldukları bir ortamdan da doğal olarak birer birer kaçmaya başladılar.Kaçmayan azınlıklar da maçı sadece oturup bir tiyatro izleyicisi edasında izlemeye başladılar.

Ligin henüz 5.haftasında, bugün Bursaspor evinde tarihinin en az seyircili maçını oynuyorsa(6000 biletli seyirci),Eskişehirspor tribünlerinde tarihinde hiç olmadığı kadar boşluklar oluşuyorsa, aynı sorun Türkiye genelinde bütün tribünlerde yaşanıyorsa bunun temel sebebi işte bu tribün kültürünü öldüren yasada yatıyor.

Tamam kabul, tribünlerde küfür istemiyoruz,olay istemiyoruz,tribünde şiddete sebep olan herşeye-herkese karşıyız ancak aynı zamanda tribün kültürünü tamamen öldüren,insanlara yasakçı zihniyeti getiren,taraftarı tribünlerde kısıtlayan bu katil yasaya da karşıyız.

Sonuç olarak şuna eminim ki,çok yakında maçlar -kadınlara ve çocuklara ücretsiz olmasına rağmen (!)- bir süre sonra onlar da maçlara gitmemeye başlayacak,onlar da soğuyacak bu boş tribünlerden ve tribünler giderek bomboş hale gelecek.

Unutma ey TFF ! Futbol taraftarla güzel,seyirciyle değil.

Ve şunu unutmamak gerekir ki, Futbol asla bir tiyatro değildir...

Ey Ruh ! Geldiysen 3 Kere Vur Ya Da Gol At O Da Olur !

İlkler güzeldir heyecan verir insana şu an ben de olduğu gibi... Bir yanımda heyecan var bir tarafımda da birazdan yazacaklarımın can yakması belki de umutsuzluğu...
Çok değil bir kaç gün önce başlamıştı içimizdeki heyecan KoreoESES 'in sezonu açacağı haberiyle beraber çünkü özlemiştik stattaki o muhteşem görüntüleri... Çoğunu tanıdığım KoreoESES üyeleri günlerce sabah 3-4 olmasına rağmen bütün gayretleriyle çalıştılar. Maç günü saatler öncesinde her şey bitmişti ve hepimiz maç öncesi göreceğimiz manzaranın heyecanıyla ve maç sonu çiftetellisini duyma umuduyla aldık yerimizi...Dakikalar geçti maç saati yaklaştı ve ilk golü tribünde yedik aslında...Yağmura, kara soğuğa aldırmayan açık tribün sakinleri bu maçta yoklardı yerlerinde...O kadar emek boşa gitmemeliydi yine de ve orda olanlar 2 kişilik çalışarak beklenen şovu gerçekleştirdiler. Bembeyaz kartonların dalgasıyla takım sahaya gelirken "İsmin Kazındı Kalplere" diyordu bütün stat bir ağızdan ve yavaş yavaş "1965" yazısı belirdi açık tribünden... Her koltuğa bir karton konmuştu ama o kartonları sahiplenecek taraftar yoktu ve sezon açıldığından beri azalıyordu bariz bir şekilde. Liglerin geç başlaması, şike iddalarına takımımızın da adının geçmesi taraftarı soğutsa da asıl neden verilen sözlerin tutulmaması ve yüksek bilet fiyatlarıydı. Küçüklüğümden beri dillerde dolaşan "Açığın üzeri kapanacak" sözü her geçen gün şehir efsanesi halini aldı olansa yağmurda sırılsıklam olan, dolu yağdığında stadı terk etmeyen ama yine de sevgilisini terk etmeyen taraftara oldu. Halil başkan koltuğunda rahat rahat oturup ıslananları izlerken bilmediği şeylerden biri de "Kapalı" tribündekilerin bile ıslandığıydı. Umrunuzda mıydı taraftarın bu hali Halil Ünal ve yönetimi ? 2.Lig B ruhunu, Bank Asya'daki heyecanı, Süper Lig'in ilk sezonundaki özlemi almaya ne hakkınız vardı verecek bir cevabınız var mı ?

Peki "Ben bileti istediğim fiyattan satarım nasıl olsa dolar" mantığıyla hareket ederken tribüne gelen insanların sizin kadar zengin olmadığını, büyük çoğunluğunun ailesinden harçlık alan lise öğrenci olduğu ,3 kuruş maaşıyla ev geçindirip ayda 2 defa maça gelmek için dişinden tırnağından arttıran insanlar olduğu nasıl gözünüzden kaçtı? Bilmem farkında mısınız bugünün taraftarını değil belki doğmamış taraftarları bile kaybedeceksiniz bu gidişle...Derler ya özür dilemek büyük bir erdemdir diye gelin siz de daha büyük bir erdeme ulaşın özür dileyerek yapamadığını kabul edin ve sizden daha iyi olabileceklerin önünü açın.
Biz maçı hakemin düdüğüyle kaybetmedik zaten yenik başladık. Biliyorduk aslında maçın her zaman sahada kazanılmadığını...Takımın 12.adamı olduğumuzu onlar pes etse bile bizim onları heyecanlandırıp en baştan başlamalarını gerektiğini biliyorduk ama nedense bu maç ne 12.adam olarak bizlerin ne de sahadaki 11 adamın ruhu vardı.Trabzonun bir avuç taraftarını dinlemek bana ağır geldi bir çok kişiye olduğu gibi. Pire için yorgan yakma vakti değil birlik olma vakti.
Zaman "EFSANENİN GÜCÜ OLMA ZAMANI"
h

Düşüşe Devam...

Trabzonspor maçı 26 sene sonra lider olup,seriyi devam ettirmek için gittiğimiz Galatasaray deplasmanından eli boş dönünce daha da anlamlı bir hal almıştı bizler için. Nitekim gerek futbolcularda;gerekse taraftarda Trabzonspor maçına ayrı bir hazırlık başlamıştı.Uzun bir aradan sonra koreografi lafının geçmesi bile bizleri heyecanlandırmaya yetti. Bunca beklentinin yanında Trabzon taraftarının her platformda bizlere sarfettiği yakışıksız söylemler,maçın heyecanına ufak da olsa katkıda bulunuyordu diyebilirim.

Maç günü geldiğinde ise beklentilerimiz tavan yapmış;bir an önce maç saatinin gelmesini bekliyorduk.Ancak bu beklentiler maça 10 dakika kala boş tribünleri görünce;takımın en golcü oyuncusu Batuhan’ın kadroda olmadığını öğrenince yerini derin bir endişeye bıraktı.Maçın başlamasıyla taraftarın da desteğiyle Eskişehirspor yine bilindik görüntüsündeydi.Skibbe’nin tek forvet ısrarı sebebiyle topu 3. bölgeye taşıyamayan,buna rağmen oyunun kontrolünü elinde tutan EsEs orta sahanın katkıları sonuç getirmeyince devreye golsüz berabere girdi.İkinci yarıya ise daha atak başlayan Trabzonspor,iki kalede de kaçan fırsatlardan sonra Burak Yılmaz’ın 3 dakikada attığı 2 golle mücadeleyi 2-0 kazanarak bu sene bize ilk iç saha mağlubiyetimizi yaşattı ve 9. sıraya kadar geriledik.

Maçtan sonra bizlerin kafasında olan soruların başında akıl almaz bir düşüş gösteren seyirci profilimiz ve takımın aldığı yenilgiler vardı. Açıkcası ben dün de Eskişehirspor’u golü yiyene kadar çok beğendim.Arzulu,tempolu bir görüntü sergileyen takım ilerde üretken olamayınca yine yenilgi kaçınılmaz oldu. Eğer Skibbe böyle bir oyunu lehine çevirmek istiyorsa bence takımı tek forvet oynatmaktan vazgeçmeli ve takıma motivasyon olarak katkı yapmalı…

Taraftara gelecek olursak;sezon başından beri yaşanan bu başıboşluğun bir çok sebebi olduğu aşikar.Gerek yaşanan şike olayları,gerek bilet fiyatları,gerekse tutulmayan sözler… Ancak 3. Liglerde bile seyirci rekoru kıran;gittiği her yere Eskişehirspor ruhunu taşıyan bu taraftarın bu saatten sonra tekrar görev başına geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Her fırsatta belli yerlerde koreografi yapılması için tutturan;dün ise neredeyse açığın üst bölümünü dolduramayan iyi gün dostları umarım dünkü taraftarın halini gördükten sonra hatayı kendinde ararlar.Çünkü bu taraftar her ne koşulda olursa olsun Eskişehirspor’u sahiplenmiş,adını tüm Türkiye’ye duyurmuştur. Bizlere bundan sonra düşen ise onu bunu eleştirmek yerine şapkayı önümüze koyup düşünmek;bu düşüşe bir ‘’Dur!’’ diyebilmektir.

Anadolu'nun Son Kalesi!

Amigo Orhan

No Pyro No Party!

Yağmurda Çamurda

problem?

Seni Bizim Kadar...

Kuralları S*ktir Et!

Maziyi Savura Savura..

Her Zaman, Her Yerde !

Seninleyiz

Bir Defa Değil Bin Defa !

Aşk Siyah Kırmızı

Anti Bizans

Kaldırım Tribünü!

Tapmadık Asla..