Bu da mı Eskişehir'den ?

Galatasaray'ın kendi takımlarına yaklaşma ve uzaklaşma maçlarından olan Fenerbahçe maçını Eskişehir'in bilinen mekanlarından Artvinliler Lokali'nde dikkatle izleyen Eskişehirsporlu taraftarlar, maçta değişen dengelerin ve Galatasaray ile aranın iyice açılması sonucu kafayı buldu..

İçtikleri bilimum alkol maddeleriyle zaten kendinden geçen taraftarlar ellerindeki cam şişeleri tüm güçleriyle İstanbul'a doğru fırlattı..

Birçoğunun attığı şişeler şehir sınırlarında kalırken, bazı şişeler ise Kocaeli ve Sakarya'ya ancak ulaşabildi..

İçlerinden bir tanesi o kadar sağlam fırlatmış ki, Yeni Rakı şişesi yapısının da kıvrak olması ile diğer şişelerden bir adım da önde olduğunu kanıtlamış ve Türk Telekom Arena'ya, derbinin ortasına düşmüş..
Yakın zamanda ultrA bir site veya bilimum haber sağlayan yayın organlarından ''Artvinliler Lokali'ne bunlar nasıl sokulur ? Hadi soktun diyelim, adam şişeyi İstanbul'a gönderiyor niçin engellenemiyor ? Tabii bunu tüm Eskişehirli Yeni Rakıseverlere mal etmiyor onları tenzih ediyoruz..'' şeklinde haber görürseniz şaşırmayın..

''Bu ne yahu makara mı yapıyon ?'' diyenler olabilir.Konuya hakim olamayanlar varsa şöyle özet geçeyim ; Ligin 20. haftasında Eskişehirspor Galatasaray deplasmanında, 2500 civarı Eskişehirsporlu da tribünlerde.2 takım tribünleri arasındaki atışmalar devre arasında şiddetini arttırıyor ve her iki taraf birbirlerine yabancı maddeler atıyordu.

Bunun sonucunda 11 yaşındaki bir Galatasaray taraftarı başına isabet eden bir cam şişeyle yaralanıyordu.Her ne kadar o şişenin deplasman tribününe sokulabilir birşey olduğunu lanse etmeye çalışsalar da daha sonra o şişenin herhangi bir şişe olmadığı ve localarda maçı takip edenlere servis edilen alkol ürünü şişelerinden olduğu dile geldi..

Ama olur mu ? Galatasaraylı kendi renkdaşını yaralar mı ? Eeeee ne yapalım ? Eskişehirspor tribünlerinden atıldığını millete yutturalım..

Yutturdular da..

Biz yaşanan gerilimde payımız olduğunu düşünerek o yanlış hareketi biz de yapmış olabiliriz desek de öyle bir maddeyi o tribüne onca aramadan sonra sokamayacağımızı da bilecek kadar aklımız yerindeydi.

Taraftarların karşılıklı açıklamaları vs. derken kapandı gitti konu.

Tam ''Kimse bize sahip çıkmadı, çamur attılar kendimizi aklayamadık!'' diyorduk ki GS-FB derbisindeki bu görüntü bizleri bir nebze olsun rahatlattı..

Şimdi söyleyin, Eskişehir'den mi geldi o şişe ?

Dejavu olacak mı ?

2008-2009 Sezonu,

Dönemin flaş takımlarından Bursaspor o sezon lige iyi bir başlangıç yapmış,oynadığı ilk 6 maçta 5 galibiyet alarak liderliği ele geçirmişti.İşlerin iyi gittiği dönemde dahi dönemin teknik direktörü eski Beşiktaşlı Samet Aybaba ile Bursaspor taraftarlarının arasındaki buzlar bir türlü erimiyordu.7.haftada sahasında oynadığı Eskişehirspor maçı ile bir anda düşüşe geçiyorlardı.Önce bu maçı kaybediyorlar,arkasından Fenerbahçe'ye Kadıköy'de 5-2'lik yenilgi, üstüne bir de Ankaraspor mağlubiyeti eklenince zaten taraftarlar ile arası kötü olan Samet Aybaba'nın görevine son verilmesi kaçınılmaz oluyordu.

9.haftada Ankara'da Ankaragücü ile oynanan maçta takımın başında artık Samet Aybaba yoktu.Onun yerine göreve Güvenç Kurtar getiriliyordu.Güvenç Kurtar geliyordu ancak onun da akıbeti fazla uzun sürmüyordu.Çıktığı 6 maçta üst üste kötü sonuçlar gelince Güvenç Kurtar'ın Bursa günleri de kısa sürüyordu.Ligin 2.yarısında Bursaspor yönetimi kendileri açısından milat olacak o karara imza atıyor ve takımın başına Ertuğrul Sağlam'ı getiriyordu.Ertuğrul Sağlam çıktığı ilk maçtan itibaren farkını ortaya koyuyor,adeta bambaşka bir kimlik kazandırıyordu Bursa'ya hem icraatlarıyla hem söylemleriyle.Geldiği ilk günden bu yana dilinde tek bir söz vardı Sağlam'ın : Şampiyonluk...

Haftalar geçiyor,Bursaspor içerde kazanıyor,dışarda kazanıyor,neticesinde o sezonu 58 puanla 6.sırada tamamlıyor,Avrupa Kupalarına katılmayı kılpayı
kaçırıyordu.Kaçırıyorlardı ancak bu kimsenin umurunda değildi,Bursaspor taraftarı artık gelecek sezona umutla bakıyordu,inanmaya başlamışlardı o özledikleri şampiyonluğun geleceğine Ertuğrul Sağlam ile...

Nitekim onların bu inancı boşa çıkmıyor, ve sonraki sezon Bursaspor ligi şampiyon olarak tamamlıyordu...

Çok değil iki yıl sonrası,

2010-2011 Sezonu ,

Bir önceki sezonu 7.sırada tamamlayan Eskişehirspor yaz döneminde yaptığı transferleri ile sezona iyi başlamak istiyordu.Geçen sezonu 55 puan ile 7.sırada tamamlamasına rağmen dönemin teknik direktörü eski Beşiktaşlı Rıza Çalımbay ile Eskişehirspor taraftarlarının arasında hep bir soğukluk almış başını gidiyordu.Buna rağmen yapılan transferler ile taraftar yine de umutluydu.Ancak işler istediği gibi gitmiyor, Eskişehirspor-Bursaspor'un iki yıl önceki durumundan farklı olarak-lige kötü bir başlangıç yapıyordu.İlk 6 haftada alınan 3 puanın ardından zaten taraftar ile arası soğuk olan Rıza Çalımbay'ın görevine son verilmesi kaçınılmaz oluyordu.

7.haftada İzmir'de Bucaspor ile oynanan maçta takımın başında Rıza Çalımbay yoktu artık,yerine altyapı antrenörü geçmiş yıllarda A takım teknik direktörlüğü yapmış olan Haldun Girginer getiriliyordu.Haldun Girginer'in görevi Güvenç Kurtar'ın Bursa günlerinden de kısa sürüyordu.

8.haftada İstanbul Büyükşehir Belediye maçı ile birlikte takımın başına Bülent Uygun getiriliyordu.Bülent Uygun da tıpkı Ertuğrul Sağlam gibi çıktığı ilk maçtan itibaren farkını ortaya koyuyor,yine tıpkı Sağlam'ın Bursa'da yaptığı gibi bambaşka bir kimlik kazandırıyordu Eskişehirspor'a.Onun da geldiği günden bu yana dilinde tek bir söz
vardı: Şampiyonluk.

Aradan haftalar geçiyor,aylar geçiyor,Eskişehirspor kazanmayı alışkanlık haline getiriyor,25.haftanın bittiği şu günde ligde 38 puanla 6.sıraya kadar yükseliyor,Avrupa kupaları için iddialı bir konuma geliyordu.Eskişehirspor taraftarı da tıpkı o günlerdeki Bursaspor taraftarı gibi gelecek sezona umutla bakmaya başlıyordu.

Sezonun bitmesine daha 9 hafta var.Bu 9 hafta sonunda Eskişehirspor da ligi 6.mı bitirir yoksa Bursaspor'dan farklı olarak daha yukarıda ya da daha aşağıda mı bitirir bunu bilemem,zaman gösterecek ancak şu bir gerçek ki Eskişehirspor taraftarının da artık önümüzdeki sezon için dilinden şampiyonluk şarkıları yeniden dökülmeye başladı..

Şu bir gerçek ki, futbol böyle hikayeleri sever.Bu bir dejavu mudur değilmidir artık buna siz karar verin,iki resim arasındaki 7 farkı siz bulun.

Ne diyelim, o halde bu bir dejavu olsun, gelecek sezon bu hikayenin sonu da aynı olsun :)

İlahi Bozbaykuşlar :)

İBB'nin PFDK'tan taraftarı sebebiyle aldığı ceza sonrası Bozbaykuşlar ile ilgili bir yazı yazmıştık.O gün bu gündür sürekli yaratıcı pankartlarla gündeme geliyor ve her geçen gün yeni Bozbaykuş'lar gruba ekleniyor.

Bizim maçta da açmaları muhtemel enteresan bir pankartı merak etmiyor da değildim ve bombayı patlattılar.

Almışlar ellerine flütü, davulu ve oyuncak gitarı ; açmışlar önlerine işte bu pankartı :)



İlahi Bozbaykuşlar, eyvallah Bozbaykuşlar :)

Stadyum Konusunda Söyleşi

Seçim havasına girilmesiyle birlikte yavaş yavaş stadın yerinde kalıp-kalmaması konusu yine su yüzüne çıkmaya başladı.

Bu konuya ilgi anlamında yerel basınımızın geçmiş zamanlara göre daha girişken olduğunu görüyoruz.Köşe yazılarları vs. sık sık bu konu hakkında görüşlerini bildiriyor kendince.

Taraftarın bu konudaki görüşünü sağır sultan bile duymuştur.(Duymayanlar için : Stadyum yerinde modernize edilmeli.)

Stad şehir merkezinde trafiği kilitliyor gibi basit bir gerekçe ile kendini haklı çıkarmaya çalışan zat-ı muhteremlere Sonhaber Gazetesi'nde yer alan Şehir Plancıları Odası Bölge Temsilcisi Nalan Urlu ile yapılan şu söyleşiyi okumaya davet ediyorum.

Stadyum merkezde kalmalı Gar Şeker’e taşınmalı



Murat Atikel Söyleşisi: Şehir Plancıları Odası Bölge Temsilcisi Nalan Urlu ile gar ve stadyum tartışmalarını masaya yatırdık. Yaptığımız “zihin açıcı” söyleşide Urlu, iki konuda da kent içi ulaşımın dikkate alınması gerektiğini ifade ederek, “Gar binasının şehir içi ulaşıma her gün etkisi var ve daha çok sıkıntı yaratıyor. Atatürk Stadyumu’nun toplasanız yılın sadece 20 günü kent ulaşımına etkisi var. Garı mevcut yerinde tutuyoruz, stadyumu kaldırıyoruz! Bunu anlamak mümkün değil” dedi.

Gar konusundan başlayalım. TCDD’de garın mevcut yerinde
kalmasında ısrarcı görünüyor. Öte yandan Eskişehir’i temsil eden
kurumlar Şeker Fabrikası bölgesine taşınması görüşünde. Sizin
görüşünüz nedir?

Daha önce iki yerden söz ediliyordu. Bunlar resmi yerler de değildi. Biri Enveriye bölgesi, biri de Şeker Fabrikası bölgesiydi. Oda olarak Enveriye’nin gar için uygun olmadığı ve diğer ulaşım sistemleriyle desteklenmediği yönünde görüş belirtmiştik daha önce. Şeker Fabrikası bölgesi en uygun yer olarak görünüyor. Şimdi Enveriye olasılığı kalkmış görünüyor anladığımız kadarıyla. Mevcut gar alanını değerlendirirsek, burası ulaşılabilirliği belki yaya olarak kolay olabilir. Ama raylı sistemle ve otogar ile bağlantısı olmadığını ve tek bağlantısının Atatürk Caddesi olduğunu görüyoruz. Ve de burası tek yönlü bir cadde. Bu da elbet orada çok ciddi bir trafiğe neden oluyor, şu anki haliyle bile şikayet ediliyor. Ayrıca bölgede otopark sorunu var. Şu anki haliyle bile mevcut yükü kaldırmadığını görüyoruz.

Mevcut yerde kalması durumunda şehir başka ne gibi sıkıntılarla
karşılaşabilir?

Mevcut yerde kalması durumunda kent içi ulaşım iyice kitlenecektir. Trafik içinden çıkılmaz hale gelecektir. Günde 150 trenin bu gara geleceği söyleniyor. Örneğin deniyor ki, “Avrupa’da gar binaları hep kent merkezinde.” Ancak Avrupa’daki garlara baktığımızda ulaşım sorunlarının hep çözüldüğünü ve bu garların hep kent ulaşımına entegre olduğunu görüyoruz. Şu durumda o entegrasyonu nasıl sağlayacaksınız? Tamam buna bir çözüm getirsinler. O projeyi inceleyelim, gerçekten çözebilirlerse o zaman gar yerinde kalsın. Ama ben buraya yapıyorum demek bir çözüm değildir. Eskişehir’de belediyeler var, sivil toplum örgütleri var. Bunlarla oturulup bir çözüm üretilmesi gerekli.

Şeker Fabrikası bölgesine gelirsek… Buranın neden daha uygun olduğunu biraz daha açabilir misiniz?

İlerisini düşündüğümüzde demiryolu ulaşımında Eskişehir bir ara merkez durumuna gelecek. Şu anda bile Eskişehir’e trenle gelip otobüslerle Bursa’ya gidiyorlar mevcut gardan. Bu anlamda garın terminale yakınlığı da çok önemli. Sirkülasyonu sağlamanız lazım. Çevre yolu o bölgede, raylı sisteme çok yakın. Bir şey ortaya konurken seçenekler ortaya koyulur ve tartışılır. Ama bizde öyle olmuyor.

Demiryolu geçişinin tamamen yer altına alınmaması da gündemde ve bu durum Eskişehir’in kâbusu haline geldi. Projenin yarım bırakılmasının ne gibi etkileri olabilir sizce?

Şu anda proje yarım bırakılırsa, o bölgede ortaya çıkacak olan bulvar da yarım kalır.Şu ana kadar yer altına alınan kısım da cüzi bir fayda sağlayacaktır. Projenin ilk halinde bildiğimiz kadarıyla gar binasının da yer altına alınması düşünülüyordu. Şu anda o da yok oldu. Her iki durumda da mutlaka şehir trafiği ile entegrasyonu sağlanması gerekir.
Kentte yaşayanlar için ulaşım sorunu başlayacak. Bu kente dışarıdan gelen insanlar için de hiç iyi bir imaj olmayacak. Siz sorun yaşadığınız bir şehre bir daha gitmek ister misiniz?

“Avrupa’daki garların hep şehir merkezinde olduğu” görüşünü de gerekçe olarak gösterenler var.

O zaman Avrupa’daki örneklere bakalım. (Bilgisayarda Milano garının fotoğrafını açıp gösteriyor) Örneğin, Milano garı şehrin merkezinde. Ama şehrin ulaşımına tamamen entegre edilmiş durumda. Park sorunu çözülmüş ve gar tamamen yer altında. Yollar üstünden geçiyor. Ulaşım sorununu çözebiliyorlarsa gar yerinde kalsın, ama çözemeyeceklerse bu kenti kaosa sürüklemesinler. Dediğiniz gibi “gar merkezde olmalı” diyorlar. Ama kime göre merkezde? Kırmızıtoprak, Arifiye’ye göre şu an merkezi bir yerde Ama bir Muttalıp’a, bir Çukurhisar’a göre merkezi mi? Taleplere bağlı olarak kent merkezleri de değişebilir. Belki Şeker Fabrikası bölgesi de ileride şehrin ana merkezi olabilir, ki zaten şu anda şehir merkezine çok uzak bir yer değil.

TCDD’nin “maliyetlerin yüksek olacağı” yönündeki mazeretini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ya bu şehri kaosa sürükleyeceksiniz, ya da mali kısmına katlanacaksınız. Bir ara yap-işlet-devret modeliyle yapılacağı söyleniyordu, şu anki durumu bilmiyorum. Ama gelecekte yaşanacak sorunlarla aslında kente daha çok maliyet getirebilir. Bir de böyle projelerde maliyet hesabı olmamalı. Bu kentteki insanların rahat yaşamı, güzel bir çevrede yaşaması daha çok ön plana çıkmalı. TCDD, belediyeler, sivil toplum örgütleri bir araya gelmeli. Halkın katılımı da sağlanmalı bana göre. İnşaat Mühendisleri Odası’nın bir paneli olmuştu sadece orada bir araya gelindi, ama sonrası gelmedi.

Konuyla ilgili neredeyse tüm
taraflar konuştu o panelde ve çok
tartışıldı. Sizin o panelden
izlenimleriniz nasıldı?

O panelde İstanbul Teknik Üniversitesi’nden gelen Türkiye’de ulaşımda söz sahibi hocalar vardı. Onlar da bizimle benzer görüşler ifade etti. Ama anlayamadığımz nokta, TCDD bu kadar uzman kişilerin fikirlerini bile hiçe sayıyor.

Atatürk Stadyumu’na gelirsek… Bu konudaki tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce şehir planlaması açısından şu anda taşınmasına gerek var mı?

Bir fonksiyonu kaldırıyorsanız bir sorun teşkil etmesi gerekir. Böyle bir sorun var mı ona bakmalıyız. Lig 34 hafta ... Bunun en az 18 haftası Eskişehir’de maç oynanıyor. Diyelim ki bir yılda 20 gün Eskişehir’de maç oynanıyor. Yılın bu 20 gününde maç oynandığında Atatürk Stadyumu çevresinde ulaşım sorunu yaşanıyor mu? Ben bu açından bir sorun olduğunu sanmıyorum. Çünkü maça giden insanlar genelde yaya ulaşımını kullanıyorlar. Eğer sorun yaşandığını söyleyenler varsa bir ulaşım etüdü yapılmalı. Yani, stadın ulaşıma ne kadar etkisi olduğu etüd edilmeli. Hep Avrupa ile kıyaslıyoruz ya… Örneğin Avrupa’nın en büyük 10 stadyumunu araştırdım, hepsi şehir merkezinde. Ve hepsinin geçmişi aslında çok eski, sonradan tadil edilmişler. Örneğin Barcelona stadı 1957’de yapılmış, Milano stadı 1926’da inşa edilmiş, sonradan restore edilmiş statlar. Otopark yönünden eleştirilebilir. Park sorununun da mevcut yerde zemin altı otopark ile halledilebileceğini düşünüyorum.

“YÖNETMELİĞE UYGUN
OLMAMASI KESİNLİKLE
YIKILMASINI GEREKTİRMEZ”

Deprem yönetmeliğine uygun
olmadığı için yıkılması gerektiği de söyleniyor?

Ben tadil edilmesinden yana. Deprem yönetmeliğine uygun olmayabilir. Bu illa ki yıkılması gerektiği anlamına gelmez. Tadil edilebilir. Ciddi bir araştırma yapılması gerekli. Benim görüşüme göre o bölgede bir ulaşım sorunu görünmüyor ve tadil edilebilir. Bu yüzden ne amaçla kaldırıldığına bir anlam veremiyorum. Muttalıp’ta imar planlarında spor alanı olan bölge oluşturulurken karşı çıkan birçok kişinin de şimdi stadyumun o bölgeye taşınmasını istediğini görüyorum ve buna da bir anlam veremiyorum. Gar binasının şehir içi ulaşıma daha çok etkisi var ve daha çok sıkıntı yaratıyor. Stadyumun toplasanız yılın 20 günü kent ulaşımına etkisi var. Gar binasını yerinde tutuyoruz, stadyumu kaldırıyoruz! Bunu anlamak mümkün değil.
Yeni stadın Muttalıp’a yapıldığını düşünelim. Bu durumun sizce ne gibi etkileri olabilir?

Mevcut stat 16 bin 500 kişilik. Bunların herhalde yarısı ulaşım için maç zamanı herhangi bir araç kullanmıyor ve yaya olarak stada geliyor. Bir de stadyumun Muttalıp’ta olduğunu düşünelim. Eskişehir merkezinden 16 bin kişinin araçlarla yola çıktığını düşünün. Kent trafiğinin ne hale geleceğini düşünüyor musunuz? Bu kent trafiğini kitleyecektir ve çözüm olmayacak çözümsüzlük olacaktır. Bu tür yerlerde her zaman bir erişilebilirlik faktörü vardır. Muttalıp’ta olduğunda bence bu sorunlardan dolayı maçlara şu anki katılım da olmayabilir. Bizden ve Avrupa’ndan iki örneğe bakalım: İstanbul’da yapılan Atatürk Olimpiyat Stadı merkez dışına yapıldı ve ulaşım sorunu çözülmediği için halen sıkıntılar yaşanıyor, ilgi azaldı. Öte yandan Fransa 1998 yılında, Paris’te yeni baştan yaptığı stadı kent içi ulaşıma entegre ederek şehir merkezinde yaptı.

“ŞEHİR MEYDANI İÇİN GAR ALANI DAHA UYGUN”

Gar’ın yerine de, stadyumun yerine de bir şehir meydanı yapılması da tartışmaların içinde geçiyor. Gar alanı için bu artık çok telaffuz edilmiyor gerçi… Eğer şehir meydanı olacaksa hangisi olmalı? Mevcut gar alanı mı, Atatürk Stadyumu mu?

Şehir meydanına şu anda çok ihtiyaç olduğunu sanmıyorum. Ama yapılması da kötü bir şey değildir. Şu anki gar alanının şehir meydanı olması ise daha mantıklı görünüyor. Mevcut hatları yer altına alıp orada bir bulvar oluşturursanız ve o bölgeyi bir meydan olarak tasarlarsanız. O meydana yaya yolları, bisiklet yolları bağlantısı da yaptığınızda bu meydan daha anlamlı olur. Ama stadyumun olduğu yerde hangi yaya aksını veya yolları o meydana bağlayacaksınız. Avrupa’daki meydanlara da baktığınızda hep tescilli tarihi binalar vardır. Gar alanındaki tescilli binalar da korunarak güzel bir meydan kazandırılabilir kente. Stadyum alanı zaten meydan gibi, tören ve kutlamalar da yapılıyor. Gar alanı ikinci bir meydan gibi olacaktır.


Meslek örgütleri sessiz kalmaz
TCDD hiç gar projesiyle ilgili görüşünüzü aldı mı?

Hayır, bu zamana kadar hiç görüşümüz alınmadı. Avrupa’yı örnek gösteriyorlar, ama Avrupa’da bu tür projelerde her zaman o kentin sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınır. Belediyelerin görüşlerine de çok riayet edildiğini sanmıyorum.

Projeler eleştirdiğiniz şekilde
uygulanmaya kalkarsa…

Bu kentin meslek örgütleri de var. Planlara itiraz etme hakkımız da var. Böyle bir durumda meslek örgütleri sessiz kalmayacaktır. Ben bu kentin halkının da sessiz kalmayacağını düşünüyorum. Aykırı bir durum olduğunda önce itirazımızı yaparız, sonra da yasal haklarımızı da kullanırız, dava açarız.


Hepsi şehir merkezinde ve tadilatla kurtarılmış

Şehir Plancıları Odası Bölge Temsilcisi Nalan Urlu ile Avrupa’daki çeşitli stadyumları inceliyoruz. Urlu, Avrupa’daki çok sayıda stadyumun şehir merkezinde olduğuna ve zaman içinde tadilattan geçirilerek kapasitelerinin arttırıldığına dikkat çekiyor ve ekliyor: “Bu stadyumlar içinde geçmişleri 1913 yılına dayanan stadyumlar bile var. Mevcut halleri korunarak tadil edilmişler. Atatürk Stadyumu’da tadil edilerek korunabilir.”
1- İspanya’nın Barcelona kentindeki Camp Nou Stadı şehir merkezinde bulunuyor. 1957’de yapılan stat, 1980 - 1994 yılları arasında tadil edilmiş ve şu anda 100 bin kişi kapasiteye sahip.
2- İtalya’nın Milano kentindeki Giuseppe Meozza Stadı, 1926’da inşa edilmiş ve şehir merkezinde. 1955 ve 1990’da restore edilmiş. 85 bin kişilik.
3- Moskova’daki Lujniki Stadı, 1956’da inşa edilmiş, 1995 yılında restore edilmiş. Şu anda 85 bin kişilik.
4- Ukrayna’nın Kiev şehrindeki Olimpiyat Stadı: şehir merkezinde, 1948 yılında inşa edilmiş ve şu an 85 bin kişilik.
5- İrlanda’nın Dublin şehrindeki Croke Park Stadı: 1913’te inşa edilmiş. Şehir merkezinde bulunan stat 1998 ve 2003’te yenilenmiş. 82 bin kişilik.
6- Almanya’nın Dortmund kentindeki Signal İduna Stadı: 1974’te inşa edilmiş. Şehir merkezindeki stadyum 1992, 1996 ve 2003 yıllarında restore edilmiş. 81 bin kişilik.
7- Atatürk Olimpiyat Stadı: 2002 yılında İstanbul’da İkitelli’ye, yani şehir merkezi dışına yapılan bir stat. Ancak ulaşım sorunu çözülmediğinden halen büyük sıkıntılar yaşanıyor. 80 bin kişilik.
8- Santiago Bernabeu Stadı: İspanya, Madrid’te şehir merkezinde 1947’de inşa edilmiş. Tadilattan geçen stadyum 80 bin kişilik.
9- Fransa, Paris’teki “Stade de France”: 1998 yılında inşa edilen yeni bir stat. Ancak ilginç olan ulaşıma entegre edilerek şehrin merkezinde inşa edilmiş olması.
10- İtalya’nın Napoli kentindeki San Paolo Stadı: Şehir merkezindeki stadın inşa tarihi 1952. 78 bin kişilik.

10.03.2011

Anadolu'nun Son Kalesi!

Amigo Orhan

No Pyro No Party!

Yağmurda Çamurda

problem?

Seni Bizim Kadar...

Kuralları S*ktir Et!

Maziyi Savura Savura..

Her Zaman, Her Yerde !

Seninleyiz

Bir Defa Değil Bin Defa !

Aşk Siyah Kırmızı

Anti Bizans

Kaldırım Tribünü!

Tapmadık Asla..