Hasta

Formalardaki kolda yaldızlı şekilde yazan 50'ye yakışır olması dileği, bu formaları giyecek olanların kağıt üzerindeki kapasitelerinin ve yönetimin güven vermeyen (her ne kadar kongre ortamında tazelense bile) durumu neticesinde korku ve taraftar olmanın verdiği tükenmek bilmeyen ümitlerle sezona başladık. 

Kemik yapısı neredeyse komple değişen takımda organlar iş görmeyince Skibbe sonrası İsmail Kartal vücudu harekete geçirmek adına beyin olarak doktor hoşcan ve ekibi tarafından vücuda monte edildi. 

İsmail Kartal hamlesinin takımı solunum cihazına bağlı tutmaktan öteye gitmediği ve hastanın fişinin çekilme riskinin olduğu bu dönemeçte Samet Aybaba ile bir nakil daha yapıldı. 

Ameliyat sonrası yoğun bakım niteliğindeki Konya maçında olumlu tepki veren organlar uyum sağlamış gibi görünüyorlardı; 9 haftadır bitkisel hayatta olan 50 yaşındaki hastamız Cumartesi günü oynanan Mersin maçında hastane koridorlarındaki binlercesini ve orada olamayan daha fazlasının yüzünü güldürmeyi başardı. 

Bu durum daha önceki yıllar çok koşan, Avrupa'ya gidip gelmiş bir birey için her ne kadar ufak bir şey olarak gözükse de son 1 yıldır kötüye giden yoğun bakımdaki birisi adına şahane bir durumdu. 

Doktor hoşcan ve ekibinin son operasyonunun başarılı olması ''hastayı hayatta tutması'' kadar başarıdır. Yoksa hastamız doktor halil döneminde turp gibi olup grip düzeyinde ayaktaydı; Bankalarla arasının pek iyi olduğu söylenemezdi, çok takmıştı, bataktaydı.. 

Gelişen süreçte kararı verecek olan hasta yakınları olarak doktor hoşcan ve ekibine önce güvendik fakat borcu bitirelim gribi atlatırız derken böbrekleri satacaklarını aklımızdan bile geçirmedik. 

Neyse ki an itibariyle gözlemlediğimiz kadarıyla organlar ve beyin anlaşabiliyor, hastanın sevenleri ise pozitif enerjinin dibine vuruyor.. 

Hastane koridorlarından başlayarak, ayağa kalktığında görebileceği tüm sokakları yorgun savaşçının renklerine boyuyorlar. 

O ayağa kalkacak, 
O koşacak, 
O gülecek/eğlenecek, 
O, gün gelecek belki yine üzecek.. 



Ama inancımız tamdır ki; 
Nicelerini daha tarihe gömecek, 
O tahta çıkacak; 

Tahtına çıkarmadan ölmek, bize haram olsun! 

-------------------- 

Hastane koridoru düzeyinde fiziksel olarak hastaya yakın olamayanlar var bir de.. 
İçeri girerlerse hastaya uzun vadede zararı olacağını düşündükleri pasolig virüsünün yayılmasından endişe ettiği için hastane dışından güzel haber bekleyenler.. 

Hastanın ameliyat anlarına, yoğun bakımına, parmağını oynatışına, 
Dışarıda kalmaya dayanamayıp içeri girenlerin sevinç çığlıklarına, 
Oynamalara, zıplamalara, birbirlerine kenetlenmelere televizyondan tanık olanlar.. 

 Yani nasıl anlatayım? 
Oruçlunun karşısında içilen su, yenilen yemek.. 



Deliler gibi orada olma arzusunu içinde yaşayış, 9 Aralık'taki atılacak topu/okunacak ezanı bekleyiş..
İftar vakti olan ilk maç: En uzun ve en sıcak gün tutulan bir orucun ardından içilen bir bardak su.. 

Biliyoruz ki içeridekiler ne kadar iyi olur, tüylerimiz ne kadar diken diken olursa, tutulan oruç o kadar daha anlamlı olacak. 

Bu sınava biz girdik; Haddimize değil karşımızda yemeyin, içmeyin demek. 
Hastaya moral, koridordakilere güç lazım. 

Gocunmak yok; 
Bize koyan dışarıda sevinmek değil, içeride üzülememek. 

Anadolu'nun Son Kalesi!

Amigo Orhan

No Pyro No Party!

Yağmurda Çamurda

problem?

Seni Bizim Kadar...

Kuralları S*ktir Et!

Maziyi Savura Savura..

Her Zaman, Her Yerde !

Seninleyiz

Bir Defa Değil Bin Defa !

Aşk Siyah Kırmızı

Anti Bizans

Kaldırım Tribünü!

Tapmadık Asla..