Evlilik Teklifi ve Çıta Mevzuları

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba.

2010'daki yüksek öğrenim mezuniyeti ve sonrasındaki 8 senelik mülakatlar serisinin ardından kamu işçisi olarak işe giriş.. Bu zorlu sürecin son yıllarında sınavlara yoğunlaşmaktan ötürü aksattığım bir çok şeyden birisi de blog'um idi.


Buraya tekrar yazmama sebep 2 hafta önce Bursaspor maçında ettiğim evlilik teklifi :)
(1 Eylül 2019 Pazar)





2018 yılı sonrasında öncesindeki dikenli yolların mükafatı niteliğinde zamanlar yaşıyorum, yalan yok hala şaşkınım. (NazarBoncuğu) 

Bu mükafatların son ve en önemli halkası, aynı zamanda hikayemizin başrolünün adı Selin. 

Teklif öncesi süreci yazmaya başlarsam hayatınızdan günler heba olur, o yüzden o kısımları atlıyor doğrudan teklif sürecine geçiyorum. (Yar deyince kalem elden düşmüyor)

Teklif Yöntemi Karar Aşaması

En avantajlı olduğum ve bu yüzden en dezavantajlı olduğum konudur bu kısım. O yüzden en zor kısım diyebilirim. 

Bilenler bilir, tribün eşrafından arkadaşlarımızla yıllar önce eşin dostun evlilik tekliflerine bazen meşale bazen beste olduk. Sonrasında ise bunlara güzel tepkiler aldık. Coşkulu ve farklı oluşu, sokakları tribüne döndürüşü, alışılagelmişlikten farklılığı cezbedici geliyordu geri dönüşlerden anladığımız kadarıyla. 

Sonrasında bu farklılığı ticari anlamda değerlendirebileceğim kanısına ulaşarak, şehrimizin de kartpostal ötesi güzelliğini içine katarak el emeği pankartlarla, coşkulu evlilik tekliflerine vesile olduk.


Sanal Reklam :) 

Hal böyle olunca çıta, çıta, çıta mevzularında biraz farklı noktalara sürüklendik ve günü geldiğinde kendim için gerçekleşecek evlilik teklifi olayları biraz sakata geldi :) 

--- 
Bu noktada biraz eskilere gidelim. 


Pankartla yeni yeni tanıştığımız seneler 2007
2-3 sene öncesinde ''Adamlar ne güzel organize oluyor, ellerini aynı anda kaldırıp indiriyorlar'' diye kıyıdan izlediğim açık tribünün ortasında Altes tribünü var. Okuldan kaçıp yeni yeni maçlara geliyor ulaşmayı belki de imkansız olarak görüyorum.. Her maç bir koltuk kaya kaya oradaydım bir süre sonra. Güzel bir abi kardeş ortamında Liseli Altes üyesi olmuştum. Neredeyse her gün 10-15 kişi yetişkini çocuğu beraberdik stadda sokakta.. Çizimden anlayan arkadaşların klavuzluğuyla ilk o sıralar aldık elimize fırçayı.. 
 Sonrasında da bağımlılık yaptı.

Eski stadyumun son dönemlerine koltukları, blokları, telleri karış karış bilir hale gelmiştik. 




Sevdan Bir Ateş, Aşk Siyah Kırmızı, T.U.Y.K.G.S.K. koreografilerini hazırlarken ''Yeryüzünde bunca hazırlığa layık olacak bir beden var mıdır?'' düşünceleriyle çok kez geceyi sabah ettiğimiz oldu.




Zamanında tezahürat yok iken organize tribün yapışımız, maksimum yolu ilçe olanlara tebessüm edip şehirlere taşmamız, koreografi hiç boyutlu iken yapılan koreografilerimiz.. 
Yani sevdamızı başka'larından farklı yaşayışımız Amigo Orhan'lardan, Ayder Grubu'ndan geliyordu bizlere.. 




Dünya'da ilk kez tribünde koreografi ile yapılacak bir evlilik teklifi, 
Bu da Eskişehir'e layıktı.. 

---

Yukarıda yazdığım iki bölüm ''Çıta'' ve ''Hayal'' yapılan evlilik teklifinin alt yapısını oluşturuyor diyebilirim. Fakat bu yine de yeterli değildi.. 

''Yeryüzünde bunca hazırlığa layık olacak bir beden'' tüm mesele buydu bana göre. 
O da Selin'di, değerdi.  Fakat bu yine de yeterli değildi.. 

Selin eğer o stadyumda her hafta yer almaktan zevk alan, kaybedilen bazı maçlarda gözleri dolan, sosyal hayatta Eskişehirsporlu kimliği birçok sıfatının önüne geçen birisi olmasaydı ben böyle bir teklife girerek bencillik yapamazdım. O'na deplasman gelen değil ev sahibi hissedeceği yerler seçmek gerekirdi bana göre. (Neyse ki ikimiz de ev sahibiydik, bu bir avantaj..) 
O 'nda bu özellikler vardı. Fakat bu yine de yeterli değildi.. 

Son zamanlarda ''Benimle Evlenir Misin'' yazan pankartların bile veto yediği, tribünde açılmasına izin verilmediği maçlar vardı. İlk olarak emniyet kısmının çözüme kavuşturulup harcanacak emeklerin maç günü heba olmaması gerekiyordu. Bu aşamayı netleştirmeden en yakın arkadaşlarıma bile konuyu açmamaya çalıştım. Çünkü büyük bir istekle niyetlenip sonunu göremediğimiz şeyler derin yaralıyordu. Sağolsunlar kulüp ve emniyetten bu konuda gönülden destek gördüm ve gerekli izinleri aldım. Fakat bu yine de yeterli değildi.. 

''Sı.arım senin aşkının ızdırabına'' demeyecek arkadaşlar lazımdı. Birçoğunun belki kendi teklifinde bile harcamadığı ya da harcamayacağı emeklerine ihtiyacım vardı. Üstte saydığım maddelerin tümü pozitif olsa bile onlar olmasa ömrümüzün son demlerine anca yetiştirirdim teklifi tek başıma :) Varolsunlar, süreci 3-5 güne düşürdük. 

Onlara da günlerce okuyacağınız methiyeler düzebilirim, şimdilik affola :)

Şimdi hazırız, yeterliyiz.. 



--- 

Teklifin Senaryosu 

Koreografi ve pankart olaylarında bir nokta vardır, tribüncü dostlar iyi bilir. Bir pankart veya koreografide eğreti duran birşey varsa onu düzeltmek ve tamamlamak için kafayı yersin, yeri gelir düzeltemez o çıkmaz sokaktan geri dönersin. Bazen de belki de ilk fikir ''Olay budur, düşünmeye bile gerek yok'' hükmündedir, herkesin içine siner ve tümüyle cuk oturur. 

Benim açımdan daha önce en zorlanacağımı düşündüğüm, zorlama bir taslak olmasını istemediğim nokta fikir aşamasıydı. Neyse ki isimlerimiz bu kısmın çok çabuk ''Cuk'' oturmasına imkan verdi. Baş harflerimiz ''ES''i oluşturuyordu. Oradan kafamda yakaladığım taslak kısmını ''Harflerimiz bir ömür yan yana yazılsın mı'' olarak netleştirdim. Emniyet izinleri sonrasında mevzuyu arkadaşlara açtım ve fikir ve yardımları konusunda onaylarını aldım. (Fatma - Burak, Gökhan - Seda gibi isimlerimiz olsa farklı yollar gerekebilirdi :)

Kurum içi eğitim dolayısıyla yaklaşık 1 ay Eskişehir'e gönderilişim muazzam bir fırsattı. Arkadaşlarım şehir dışında oluşum sebebiyle bensiz de yaparlardı belki ama ben buna razı gelmezdim, emeğimi katmam önemliydi.


Koreografi hazırlık süreçlerinin yoğunluğu ve yoruculuğu gizlenemeyecek kadar büyük olur. O yüzden benim ''Nerdesin aşkım? Burdayım aşkım''larda patlama olasılığım bir hayli yüksekti. Sezon başı olması sebebiyle Kuzey Kale arkası pankartlarının yenilenmesi toplantısında, bir anlık gazla ''Koreografi'' yapalım dendiğini ilettim Selin'e..  Böylelikle kendime olabildiğince geniş bir hareket alanı sağladım.

Arkadaşlarıma meseleyi ilk açtığım gün toplantıda telefon görüşmesini kısa kesmem, koreografi içeriğini merak ettiğinde ''Yapılınca görürsün. Tribün raconu bu, kimseye söylenmez.''noktalarında bir miktar trip kurbanı olsam da sonunda hepsinin silineceğini bilmenin ayrı bir tadı vardı. 


Çalışmaların son günü (maçtan bir gün önce) işten çıkınca stadyuma gelmesi olasılığına karşılık yalancı taslağımız bile hazırdı. Yukarıda ''Rüzgar ol fırtına ol'' aşağıda şeritlerle ''ESKİSİ GİBİ ES'' yazacaktı. Geldiğinde göreceği S harfi o yazının son parçasıydı. Maç günü ve önceki gün herkes bunu yapıyormuşuz gibi davranacaktı, çünkü babasıyla birlikte Kuzey Kale arkası tribündeydi kombineleri. Neyse ki çalışmaya teşrif etmedi ve milyonda bir de olsa olası patlama riskinden uzaklaşmış olduk.  

---

Maç Gününe hazırdık.

Teklifleri başarılı kılan en önemli şey Yıldız Tilbe'nin de dediği gibi ''Ummadığım Anda'' meselesidir. İstenildiği kadar dünyanın en görkemli hazırlığı yapılsın, yatlar katlar helikopterler seferber edilsin, türlü fantastik düşünceler olsun.. Eğer hatun kişi bu olayın o gün gerçekleşeceğine kanaat getirdiyse ne olursa olsun başarısız bir tekliftir bana göre.  (Başarı oranı %49)

Aksine hiç bir hazırlık olmadan, ani bir teklif çok daha başarılı. (Başarı oranı %51)




Yüzün şekilden şekile girişi, ellerini koyacak yer bulamayış, donakalış.. 
O anları en güzel yapan, en tarif edilemeyen, cevabın ''Evet'' oluşu kadar güzel duygular..



''Yüzün şekilden şekile girişi, ellerini koyacak yer bulamayış, donakalış''ı sağlayan olumsuz etkenlerimiz vardı çok şükür, fırsata çevirdik. 

Bunlardan ilki benim passolig boykotumdu. 
Birlikte maça gidememek ilişkimizin en ciddi ve karmaşık, aynı zamanda da kendisinin affına sığındığım tek konu. 

8-9 sene kullandığı sigarayı henüz 1. ayımız dolmadan, ''Hiç yakışmıyor'' gibisinden ufak serzenişlerim sonrası kendi isteğiyle tek seferde bırakışı yanında benim pasolig almamın kıymeti bile yok bana sorarsanız. Ama yanlıştan ziyade çok yanlış geliyor sistem, ömür boyu affına sığınacağım.. 



Bu durumdan ötürü stadyuma giremeyişim, 
Stadyumda, maç anında teklif edeceğim düşüncesini O'ndan uzak tutuyordu. 

O gün stada koreografi görevlisi kimliğiyle girecek olmam ve birlikte maç izleyecek olmamız ihtimalleri O'nun başını döndürdüğü sırada biz başka planlar döndürüyorduk :)

2. etken ise bu tür organizasyonları ticari anlamda da yapmamdan ötürü, zamanı geldiğinde edeceğim teklif konusu açıldığında ''Ben pankartlı, kalabalık içinde teklif istemem'' düşüncelerini vermişti ince ince.. 
Eskişehirspor - Bursaspor maçı ve koreografi.. 
Yok canım ne kalabalığı, ne pankartı?? :))  
(Sonradan anladım ki hanımefendi bana yansıtmasa da hayali birçok tribün tozu yutan insan gibi tam da böyle birşey imiş.
Kandırıldık..) 

--- 

Maç günü geldiğinde saatler öncesinde stadyuma girerek ince detayların tekrar üzerinden geçtik. 



Koreografi başlamasına az kala yanlarına gittim. Babasıyla birlikte oturacakları bölüme yöneldik. 

Dedim ''koreografi için yeterli adam çıkmadı, seninle VIP tribüne geçip fotoğraf video işini bizim çözmemiz lazım''. ''Ben oraya nasıl geçeceğim'' dedi mühendis beyin ''Gel'' dedim, hallederiz. 

Kale arkası tribün saha giriş kapısı ile VIP saha giriş kapısındaki güvenlik hanımlara ''Kolay izin vermeyin geçmemize, çakmasın'' demiştim. Sağolsunlar tatlı bir zorluk çıkardılar ve ''Hadi bu seferlik geçin'' ile olay yerine doğru intikal ettik. 

Bizim ilk kapıdan çıkışımız bir işaretti ve siyah kırmızı şeritler arkamızdan inmeye başladı tribünde. Başla dedim videoya..

Sonra sağa bakıyorum, sola bakıyorum o anların videosunu çekecek, yüzüğü uzatacak Gökhan piyasada yok. Ufak bir afallama sonrası yanlış merdivenlerde durduğumuzu farkettim ve doğru yere doğru ''Şurdan daha güzel çıkar'' bahanesiyle yönelttim. 


Oraya yönelirken videoya devam edişine, görev bilincine hayran kaldığımı da ayrıca belirtmeliyim :)

Doğru yere ulaştığımızda baktım hafif sallanıyor video, aldım ben çekeyim diye. Sonra dedi ''senin elin titriyor ver ben çekeyim'' 

Siyah kırmızı şeritler açıldı, E ve S harfi belirdi.. Anlamasın diye ''S harfi ortaya gelecekti, yanlış açtılar E S K yazacaktı'' dedim. Hadi ya, tüh müh derken az sonra soru işareti ve ''Harflerimiz bir ömür'' pankartı da açıldı. Baktım hala çekiyor, anlamadı ya da şoka girdi. Çünkü ortadaki pankartta sevdiği karikatür kahramı ''Fırat'' vardı. (O'na jest olsun diye koyduğumu düşünmüş, o ara E S K yanlış açıldı E K S yazarsa ne diye döndürürüze kafa yormuş, sonradan öğrendim.) Baktım herşey hazır gram tepki yok, video çekmeye devam ediyor..

Yüzüğü istediğim hemen arkada konuşlanan Bekir'den ve jetonun düşmesini o an sağlayabildim. ''Evet'' dedi, şaşkınlığını koluyla desteklediği bir şekilde. Akabinde Eskişehir tribünlerinin yıllardır en fazla aranan, arkadaş çevremde yüksek rakamlara teklifler alan,  ''Evleneceğim kişiye hediye edeceğim'' diyerek sakladığım, takmaya kıyamadığım atkıyı da çiçek niyetine takdim ettim kendisine. 




O anlarda arka planda da Mahmut Çınar ''Geldin'' çalıyordu. 
Bizim şarkımız.. 

Kale arkası tribüne dönerek şeritlerin altından geçtik ve babasının yanına geçerek elini öptük. İyi niyetine inanarak, bilgisi olmadan koreografinin içinde bulunması farklı bir tarafıydı teklifin :)
Ama bir şekilde belli etmelerini göze alamadığımdan ötürü mevzuyu tabi ki önceden ailesine açmadım. 

---

Velhasıl kelam güzel geri dönüşler alan teklifimizin detayları bunlardı. 

Liseli kekolar (genç duruşa iltifat mı yönteme hakaret mi çözemedik) ve çocuğun adını da Latovlevici koyarlar yorumları akılda kalanlardı. Bu arada koreografilerimizin önemli bir parçası da Bursaspor sesleri olmuştur yıllardır, teklifte de ritüel bozulmadı, komşuya selamlar :)



---

''Tribüne böyle şeyleri sokmayın'' gibisinden düşünceler var, saygı duyarım. 

Ancak ben zamanı geldiğinde tadacağım ölümün bile Eskişehirspor peşinde giderken gelmesini dilerim yıllardır.. 

O ölümden de bu aldığım ''Evet'' kadar tat alacağımdan şüphe olmasın :)

---

Gelelim asıl meseleye,
''Çıtayı arşa çıkardın be reis'' 

Buna katılmıyorum,

Sevdiğinin kişinin seni seviyor olması çıtanın en yüksek halidir zaten. 
Gerisi fasa fiso, 
Gerisi ''Ummadığım Anda'' :)



Anadolu'nun Son Kalesi!

Amigo Orhan

No Pyro No Party!

Yağmurda Çamurda

problem?

Seni Bizim Kadar...

Kuralları S*ktir Et!

Maziyi Savura Savura..

Her Zaman, Her Yerde !

Seninleyiz

Bir Defa Değil Bin Defa !

Aşk Siyah Kırmızı

Anti Bizans

Kaldırım Tribünü!

Tapmadık Asla..