Düzenin Uşaklarına..

Düzen kurulmuş, bizler de pratikte ''Düzenin düzdükleri'' olarak bilinen, lafa geldi mi (teori) ''Olur mu öyle şey, siz de ülke futbolunun önemli yapı taşlarındansınız'' denilen, İstanbul dışı topraklardan, ülke futbolunun üvey evlatlarıyız.

Bizler Eskişehir, Sakarya, Kocaeliyiz..

Bizler Bursayız, Rizeyiz, Şanlıurfasporuz..

Bizlerin arasında da kavgalar olur.


Kavga varsa, hele bir büyük çaptaysa ''Düzen''in işine gelir. Yüklenirler de yüklenirler bize..


Hele ki İstanbul'a karşıysa kavgamız.. Değmeyin keyiflerine. Bir kaşık suda boğarlar, çünkü gıkı çıkmaz yöneticilerimizin, arayamazlar bizlerin hakkını. ''Büyük çark'' derler, yutar adamı!


Fakat kavgalar ''Düzen''in kabul gördükleri arasındaysa işte o zaman ''Düzen Uşakları'' ne yapacağını şaşırır, hangi taraftan olsam zarar görürüm der etliye sütlüye karışmazlar.


Caner'in Eskişehir deplasmanında ''Lan'' kelimesinden ötürü kırmızı kart görmesi ile yer yerinden oynar, Eskişehir'in Türkiye Kupası yarı finalindeki Fenerbahçe maçlarında alenen çalınan turu sümen altı edilir!

''Düzen''in kabul gördükleri arasındaki orman yangını basit bir kıvılcım halini alır..

''Düzen''in kabul görmedikleri arasında çıkan bir kıvılcım ise bütün futbolu yakmaya yetecek bir orman yangını  olarak lanse edilir uşaklar tarafından..

''Düzen''in kabul gördüklerinin yaptığı normal bir olumlu hareket yüceltildikçe yüceltilir..

''Düzen''in kabul görmediklerinin yaptığı çok çok olumlu şeyler ise şeyinde olmaz uşakların. ''Ne var bunda?'', ''Amaaaan boşver..'' olur.

''Düzen''de birisi muz çıkarır ortaya, üstüne basıp kayar şapşallar..

Hollanda basınına kadar yolları vardır.

Biz muza bastık düştük demez ''Böyle daha hızlı geliniyormuş'', ''Amacımız farklı, midemiz ağrıdığı için yedik, hızlı gitmek için kabuğu yere attık, taaa buraya kadar gelmiş miyiz?'' derler..


Af dileyip hayatlarına devam ederler..


''Düzen Uşakları''nın bu durumlara düşmesinin sebeplerinden biri de ''Şiddet'' ve ''İstanbul''a verdikleri yeri, ''Olumlu Hareketler''e vermeyişleridir.


Ulan senin ülkende olan bitenleri sen yazıyor, çiziyor, seyrettiriyorsun. Bunların içersinde de İstanbul'a tıkanmışlık, şiddet ve olumsuz bilimum şeyler dışında hiçbir şeyin yok ki CV'nde...


Alın size CV'nize ekleyeceğiniz, Anadolu'da milyonlarcasını bulacağınız olumlu şeylerden sadece bir tanesi..


Zamanında büyüklerimizden çok dinledik ;

16 plakalı arabaları Porsuk'a nasıl attıklarını..

Heyecanla anlatırlar, ''Hey gidi heyy..'' derler ve sonunda eklerler ''Aman siz böyle şeylere girmeyin.''


Komşu kentin takımı Bursaspor ile rekabetimiz farklı, güzel ve fazlasıyla şiddetlidir yıllardır. Birçok komşu kentte olduğu gibi..


Süper lig'e son çıkışımız öncesi suni, zoraki bir kardeşlik girişimi olmuş ve bu durum fazla uzun sürmeyerek bozulmuştu.


Koca koca adamlara tekerleme gibi gelen, bağırmayacak adamı kendinden geçiren argo besteler, değişik aksiyonlar oluşmuş bir rekabet.


Ama tüm bunlar olurken yaşanan olumsuzluklarda kenetlenmek gibi özellikler de taşıyabilen bir rekabet..


Bursaspor'u şampiyonluğa taşıyan başkan İbrahim Yazıcı vefat etti geçtiğimiz hafta.


Doğal taziye girişimlerinin yanı sıra kulübümüz, cenaze sonrası oynanacak maçın tarihinin istenildiği tarihte yapılacağını açıklayarak yönetim bazında destek oldu.


Taraftar olarak ise ''İlk 3 banko'' hesaplarıyla başladığımız, ''Türkiye Kupası'nı alırız'' diye devam ettiğimiz ve son 2 maça tamamen amaçsız girilmesinin moral bozukluğuna Bursaspor başkanının kaybı, Reyhanlı'daki afaki sayıda can kayıpları ve Fenerbahçe taraftarı Burak Yıldırım'ın bir başka taraftar tarafından bıçakla öldürülmesi eklenince çok değişik duygularla Bursa yoluna düştük.


O gün tribünde yerini almak üzere komşu ile gidilen otobüslerdeki ''Akil İnsan''lar, hükümetin ''Akil''lerinden daha bilinçli daha saygı görür vaziyetteydi.


Sezon boyunca, sevdamızı kumaşlara işlenen boyalarla anlattığımız sözcüklerin yer aldığı pankartlarımızı götürmüyor, onların yerini taziye, temenni ve tepki pankartlarıyla doldurmayı amaçlıyorduk.


Ve nitekimde öyle oldu.


''İstanbul'a değil kalbine yenik düştü'' diyerek taziyelerimizi ilettik Bursasporlulara..


''Futbol ; Anneler Günü'nde evlat acısı yaşatmamalı'' temennisini ilettik Burak'ın annesinin göz yaşları son olmalı diyerek..

Ve Reyhanlı..
Fb-Gs derbisinden önemsizdi yüzlerce insanın can çekişmesi, can kaybı..
Tepkimizi gösterdik!

Maç içersinde de ''Cenaze Evi''ne uyum göstermeye çalıştık.


Tekerleme gibi ağza dolanan besteler kadro dışı bırakıldı o gün. Onun yerini ''Tertemiz Başkan İbrahim Yazıcı'' tezahüratını beraber söylemek ve alkışlar aldı..


İşte bunlar ''Düzenin Uşakları''nın zoruna gider..


Biz o gün rahmetliye hakaret etsek, Bursaspor Taraftarları sahaya inse, kan aksa.. Ne kadar güzel olacaktı halbuki..


Fb-Gs maçında yaşanan tüm olumsuzlukların üstünü örteceklerdi. Mahallenin kötü çocukları, imdat çekici olacaktık yine..



Biz ''Osururuz'', ''Sıçtı'' yazarlar..

Onlar ''Sıçar'', uşaklar ''Sıvar''..


Burak'ın katili de, Reyhanlı'daki canların sesini kesen de bu düzen değil mi?

Hani şu sizleri sürekli şampiyon yapan, milyonlarca taraftar getiren, iktidarda tutan düzen..?

Neyse, muz kabuğunu çöpe attınız mı?

Aman ha, ortalıkta gözükmesin.. Kulağınızı çekerler!

2 yorum:

selaminko dedi ki...

yaptıklarınızı çok beğenmekle birlikte burak yıldırım olayında olduğu gibi sizin şehrinizde forma giydi diye dayak yiyen insanları da maalesef biliyoruz. inşallah bu açma hareketlerden de herkes vazgeçer

Emre ANGI dedi ki...

Şehrimizde forma giyenler güzelce uyarılır, yeri gelir dakikalarca konuşulur. Şiddet her zaman için tasvip etmediğimiz şeydir fakat sınırları zorlamamak da önemli.

Anadolu'nun Son Kalesi!

Amigo Orhan

No Pyro No Party!

Yağmurda Çamurda

problem?

Seni Bizim Kadar...

Kuralları S*ktir Et!

Maziyi Savura Savura..

Her Zaman, Her Yerde !

Seninleyiz

Bir Defa Değil Bin Defa !

Aşk Siyah Kırmızı

Anti Bizans

Kaldırım Tribünü!

Tapmadık Asla..