Bir şehir düşünün başka aşklara kapalı... Bir takım düşünün 40 yaşın üstündeki aşıklarının Anadolu'nun İstanbul'a ilk başkaldırışının en yakın tanığı olduğu, 20li yaşlarındakilerin geçmişini hiç bıkmadan dinlediği ve adları gibi bildiği ve ilkokul çağındakilerin başka takım forması giyen arkadaşlarını maç yaparken takımlarına almadığı...Bir taraftar topluluğu düşünün gittiği her şehri siyah kırmızıya bürüyen, arması uğruna şehrini de beraberinde götüren...
İşte yine böyle bir zamandı 25 Nisan 2012 ve bu sefer İzmir'di Eskişehir'e çevrilen yer. Geceden düşmüştük yola koreografi için gereken malzemelerle. Bilmeyen herkesin merak ettiği ama çok iyi olacağından emin olacağı bir şov bekliyordu izleyecekleri. 11 gibi stattaydık, polisin bütün pankartları, bayrakları ve şeritleri tek tek incelemesinden sonra büyük hazırlıklar başladı. Polisler incelerken bir tanesi " Burası İzmir, burası hiç bir yere benzemez burada meşale yakamazsınız" diyor ve hafta içi olduğundan en fazla 5 bin kişi olacağımızı iddia ediyordu. Yakıcı İzmir güneşinin altında saatlerce süren hazırlıklar bitti ve kapıların açılma saatine kadar ayrıldık stattan. Her geçen saat heyecanımızla beraber etraftaki ESESli sayısı artıyordu. İçeri giren herkese bayraklarını dağıtıyorduk kırmızının hakimiyeti için ve maçın başlama saati yaklaşırken o büyük an başladı... Finalde Bursa'yı yenerek kazandığımız ve Fethi Heper'in elinde yükselen kupa tribünü kaplarken "maziyi savura savura es!!!" diyerek önemi kazınıyordu akıllara...
3-0 geriye düştükten sonra "Pollyannacılık" oynamaya devam ediyordum çünkü 0-3 geriye düşüp 4-3 kazandığımız maçı görmüştüm ama inancım takımda yoktu ve rüyamın burada bittiği gözümden akmaması için zor tuttuğum yaşlarımda hissediyordum. Karşıdan yansıyan birkaç meşale ışığını görünce arkamı döndüğümde formamın kırmızısı göğün kırmızısı olmuştu bütün açık tribün meşalelerden alev alevdi. Tam karşımda da tahmin edin kim vardı o sırada evet evet bildiniz " Burada meşale YAKAMAZSINIZ!" diyen polis :)
Çocuklarıma anlatacağım en güzel anım olacaktı belki kupayı nasıl aldığımız...Yine anlatacağım bu maçı nasıl tribün olduğumuzu, yolculuğumuzu, şovumuzu hatta küfürlerimizi de ama anlatamayacağım kısımda gözlerim doluyor olacak. Neydi beyler derdiniz ? Canınız mı istemedi, hava güzel geldi de rehavet mi çöktü, formanıza ve işini gücünü, okulunu, çoluğunu çocuğunu bırakan taraftarlara mı saygınız yoktu ? Sorununuz nedir bilmiyorum ama silkelenin ve kendinize gelin kupayı getiremediniz bari Süper Final liderliğini getirin öyle gidelim Avrupaya...Belki de "İnanmak, Başarmanın Yarısıdır." sözünü yanlış anladınız ve "Yarı" Finalde pes ettiniz. Oysa size hep demez miydik "ESESİM BAK İŞTE TARAFTARIN HER ZAMANKİ YERİNDE" diye.
Annem futboldan nefret eder öyle ki anneme gel maça gidelim dediğimde "stat karşımdayken dayanamıyorum evimin salonunda oynasalar kafamı çevirip bakmam"diyen birisidir. Ben İzmir'deyim diye annem oturmuş baştan sona kadar izlemiş ve şu an yazacaklarım futboldan anlamayan birinin birebir cümleleridir..." Eskişehirsporlu topu alıyor kaleye giderken diğerleri arkada bekliyor Bursasporluların hepsi topu almaya geliyor. Bursalı topu alınca kaleciden başka kimse yok arkada Eskişehirliler yine duruyor öyle, Bursa gelip gol atıp gidiyor. Yok mu bu takımın hocası kimse bir şey demiyor mu söyle oynayın böyle oynayın diye..." Şimdi size bırakıyorum yorumu var mı eksiği ?
1 yorum:
Gerçekten güzel yazı olmuş eline sağlık
emperyalizm
sömürgecilik
felsefe
felsefe bloğu
serdar filiz
hümanizm
özgün blog
Yorum Gönder