Türkiye'de futbolun uyku modunda olduğu bir sezondayız.
Başkanlar öfkeli, hakemler şaibeli,
Tribünler boş Demirören'e hava hoş
Heyecan düşük, özlem yüksek,
Futbolu yönetenler alçak, Anayasa'nın Passolig yolları tümsek..
Hayatın bodozlama içinden konuşacağız bu kez, baya içinden;
Mert'den bahsedeceğiz.
Türkiye 2 gündür paylaşılan 4-5 dakikalık video ile tanıdı O'nu. 1.25'ten aldığı çorapları 2 TL'ye satışından Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na gelen fatura ile Bayburt'un ısıtılabileceğine kadar beyin hücrelerimizin ırzına geçen bir video.
Almanya'da yaşayan ve yaklaşık 2 hafta önce Türkiye'ye gelip Eskişehir'deyken Mert'i tanıyıp ondan çorap alan Celalettin'in malum videoya denk gelip beni ve Sinan'ı etiketlemesiyle gördüğüm video..
Kankimdir demek istemiyorum bu video sonrasında üzerinden prim yaparmışcasına, o temizliğine kendimi bulaştırasım yok gerçekten..
Yaklaşık 2 aydır tanışıyorum Mert ile.
Eskişehir'in merkezinde 2 aydır çalıştığım oyun merkezine gelir fırsat buldukça.
Aklınızdan gündüzün içinde, aldığı jetonlarla kendinden geçen bir çocuk geçmesin;
Televizyonlarda ''Haydi çocuklar yatağa'' ibareleri belirdiği saatlerde gelir bu Adam.
O'nun yaş grubunda en az O'nun kadar sokaklarda olan diğerlerinin kötü alışkanlıkları, insanları rahatsız eder davranışları gibi sebeplerle ''Yaşınız tutmuyor'' gerekçesiyle alınmaz bizim oraya. Bir çocuğun oyun merkezine alınmaması gerçekten şöyle bir bakıldığında insafsızlık gibi gözükebilir fakat gerçekten bahsettiğim kardeşlerin de ne kadar fırlamalıklar yaptığını az çok tahmin edebilirsiniz. Bu vicdan muhasebesi noktasında çıkar gelir Mert, geçer Pes atar, Langırt/Ice Hokey oynarız. Son günlerde motosiklete sardı..
2 TL jetonlar..
Mert 2 TL atar, 3 tane ister, ben 2 tane veririm. Burda işletme zarar eder falan değil mevzu, ''Bu Adam'ın bizim yardımımıza ihtiyacı yok'', bu Adam dilenci değil. Herhangi bir acıma duygusu hissettirmeden özel olduğunu inceden hissettirmeli.
Salon rahatta ise Pes oynarız ücretini bazen alırım bazen almam, çay varsa içer o gün doğum günü organizasyonu olmuşsa pastayı bölüşürüz. Bazen müsait olmayınca oyunlarında bizim arkadaşlarla takılır, attığı gol sonrası ağır çekim izleriz.
Müdür hanım da çorap alır Adam'dan.
Babasıyla gelen 7-8 yaşlarında bir ufaklık daha var bizim oranın müdavimi, özellikle okulların tatil olduğu hafta sonları akşam saatlerinde gelirler. Mert de ordaydı bir gün geldiklerinde, içim cız etti babasının elini sıkı sıkı tutup içeri giren ufaklık ve Mert aynı ortamda. Ufaklığın babası sigara içmeye çıktı, Mert'le kapıştılar Pes'te. ''Senin baban var ama ben seni yenerim'' gibi bir güç gösterisi yapmadan oynadı Adam, çocuğun babası gelince yediği golü izletirken ''Senin çocuğun maşallahı var abi'' dedi Adam, bir daha koydu..
Video patlamadan 1 hafta kadar önce telefonumu kullanmak istedi, annesini aramak için.
Ertesi gün geldi yine aynı şekilde aradık annesini, konuştu.
''Şu kadar topladım'', ''Alınacak bir şey var mı?'' gibisinden.
Paralarını çıkarıp önümde sayar annesine hasılatı aktarırken ''Sana güveniyorum bak'' gibisinden kurduğu cümlelerle beni benden alır bu Adam.
Bir çok pisliğin elinde 3-5 saat zevkine meze yapacak kadar güzel paralar olur bazen elinde, dikkat etmesini söylerim bütün gün soğuktan donan elleriyle kazandığı kağıt ve metal parçaları heba olmasın.
Annesiyle yaptığı konuşmalar sonrası merak ettim bir gün Pes atarken.
Annen baban çalışıyor mu?
-Hayır
Okul ne alemde?
-iyi gidiyor.
Kaç kardeşsiniz?
-6
En büyüğü sen misin?
-Abim var
Çalışıyor mu abin?
-Hapiste
Buradan sonra sorulacak her soru rahatsız ediciydi, kapattım orada konuyu.
Abisinin neden hapiste olduğu, anne ve babasının neden çalışmadığı gibi şeyler videoda söylediği saray faturaları kadar anlamsız ve onun engelleyemeyeceği şeylerdi çünkü.
Dün de montunun içinde/üzerinde bir İstanbul takımı ürünü vardı bozuk attım biraz. ''Abi sevmiyorsan yırtayım'' dedi Adam;
Koydu kalbimin ortasına.
Bu Adam'ın Emre'den gelecek jetona, Ahmet'ten gelecek yemeğe, Ayşe'den gelecek giysiye değil, hakettiği güzel geleceğin altını doldurmamıza, böyle Adam'ları düşünerek ülkeyi olabildiğince boka sardırmamamıza ihtiyacı var.
Kavga ve nefret tohumlarından arındırılmış, herkesin hakettiği gibi yaşadığı bir gelecek..
Ve ümitliyim ki Mert gibi videosu düşmeyen niceleri olsun ki önce sokaklarına, sonra mahallerine, sonra şehirlerine, sonra da ülkeye yaşama ümidi yüklesin, sevgi/saygı bağlılığı kazandırsın bokta olan bu düzene sifonu çeksinler,
Biz ölelim onlar yaşasın ulan!
Bir paragraf da Ekşi'den : elbette yanına bırakmayız bu halleri. daha toy, gözleri açılmamış. biraz daha büyüsün, kendimize benzetiriz. benzemezse ya gaz fişeğiyle gözünü kör ederiz ya da üniversite kampüsünde atar damarını kesiveririz, ya toplanır linç ederiz ya da tecavüz ederiz. en kötü ihtimalle sindirir, sesini keseriz. burası türkiye, yok öyle...